25 Aralık 2008 Perşembe

Dijital zehir insanı nasıl zehirler?

İnternette uzun süre kalanlar yani bağımlılar dijital zehir tehdidi altında! Peki Türkiye'de kaç kişi risk kapsamında? Dijital zehir etkileri nasıl ortaya çıkar? İnsanlar bu zehirden nasıl korunur? Doç. Dr. Nesrin Dilbaz anlatıyor. Ankara Numune Hastanesi Alkol ve Madde Bağımlılığı Araştırma ve Tedavi Merkezi (AMATEM) Şefi Doç. Dr. Nesrin Dilbaz, Türkiye'deki internet kullanıcılarının yüzde 1,98'i ile yüzde 3,5'inin internet bağımlısı olduğunu bildirdi. Doç. Dr. Dilbaz, TBMM Sağlık Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda, "Elektronik Bağımlılık ile Elektronik Bağımlılıkla Mücadele ve Önlemleri" konulu bir sunum yaptı.
Bilgisayar ve internet kullanımının, yaşamda önemli kolaylıklar sağladığını dile getiren Dilbaz, ancak bilgi akışını hızlandıran, iletişimi kolaylaştıran sanal alemin, yeni psikolojik, sağlık ve sosyal sorunlarını da beraberinde getirdiğini söyledi.          
Dilbaz, Türkiye'de ailelerin çocuklarına derslerine yardımcı olması için bilgisayar aldığını, ancak çocukların bilgisayar ve interneti daha çok oyun aracı olarak kullandığına işaret ederek, şöyle dedi:
"Özellikle okul çağındaki gençlerde oldukça sık görülen internet kullanımının, gençlerin psikolojik ve bedensel gelişimlerini, sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkileyerek hem akademik hem de kişisel gelişmelerinde negatif sonuçlara neden olduğu görüldü. Yapılan bilimsel çalışmalarda, toplam kullanıcıların yüzde 1,98-3,5'i internet bağımlısı. İnternet bağımlılığı açısından risk olabilecek kullanıcıların oranı ise yüzde 8,6 ile yüzde 18,4. İnternet bağımlılığı her yaşta ve her cinste görülebilir. Ancak erkeklerde kızlardan 2-3 kat daha fazla. En büyük risk grubu ise 12-18 yaş arasındaki ergenlerdir."

Dilbaz, uzun süre bilgisayar kullanan kişilerde boyun tutulması, el bileği sendromu, uyku saatlerinde azalma, gözlerde yorulma, aile ilişkilerinde aksama ve verim azlığı gibi sorunlar görüldüğünü bildirdi.
İnternet bağımlılığı sorunun çözümü için çok yönlü yaklaşım gerektiğini belirten Dilbaz, "Çocuklarımızın internet kullanımı ile diğer etkinlikler arasında sağlıklı bir denge kurmasına yardımcı olmanın yolları aranmalıdır. Bu konuda okul ile aileler işbirliği yapmalı. İnternet kafeler denetlenmeli" diye konuştu.
TÜRKİYE'DEKİ İNTERNET KULLANICILARI
Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürü (ASEGEM) Doç. Dr. Ayşen Gürcan da Türkiye'deki internet kullanımı konusunda TÜİK rakamlarından örnekler verdi. Türk ailelerinin yüzde 11,62'sinin kişisel bilgisayarının bulunduğunu dile getiren Gürcan, ülkemizde internet kullananların oranının yüzde 18 olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin MSN kullanımında dünya 3'sü olduğuna işaret eden Gürcan, ASEGEM'in "Türkiye'de Ailelerin İnternet Kullanım Durumları" konulu araştırmasını anlattı.
İnternet erişimine sahip 4 bin anne ve baba ile 819 çocuk üzerinde yapılan araştırmaya göre, her 5 aileden 4'ünün evinde en az bir bilgisayar bulunuyor. En az internet kullananlar arasında yüzde 77,7 ile anneler son sırada yer alırken bunu yüzde 22,8 ile babalar, yüzde 0,6 ile de çocuklar izliyor.
Araştırmaya göre, interneti bir seferde 30 dakikadan az kullanan aile bireylerinin oranı yüzde, 12. Aile bireyleri interneti gün içinde en çok 15.00-18.00 saatleri içinde kullanıyor. İnternetin mesai saatlerinde kullanma oranı ise yüzde 45.
"DİJİTAL ZEHİR"Dijital zehir insanı nasıl zehirler?
Doç. Dr. Ayşen Gürcan, internet kullanımının neden olduğu sorunlar hakkında da bilgi verdi. Gürcan, internetin, aile bireylerini birbirinden uzaklaştırdığını ve yüz yüze iletişimi azalttığını söyledi.
Araştırmaların, internet kullanıcılarının, tıpkı ilaç, alkol veya kumar gibi diğer bağımlılıklara benzeyen davranışları, internet kullanımı için de göstermeye başladığını ortaya koyduğunu anlatan Gürcan, internet bağımlılığını, "dijital zehir" olarak nitelendirdi.
Gürcan, özellikle bilgisayar oyunlarının çocuklarda şiddete yönelim, vicdan duygusunun körelmesi, depresyon, şişmanlık eğilimi gibi sorunlara da yol açtığını ifade etti.
İnternetin zararlarından korunmak için bilişim suçları yasasının bir an önce hayata geçirilmesini isteyen Gürcan, Türkiye'de mutlaka yazılım değerlendirme enstitüsünün kurulması gerektiğini bildirdi.
TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl de komisyon olarak internet bağımlılığının önüne geçmek için yol haritası çıkarmaya çalıştıklarını söyledi. Bu tür toplantıları daha sonra da sürdüreceklerini ifade eden Erdöl, kurumlardan konuyla ilgili rapor isteyeceklerini, daha sonra yasal düzenleme için girişimde bulunacaklarını kaydetti.





Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın. Sadece e-posta iletilerinden daha fazlası

18 Aralık 2008 Perşembe

ERKEN BOŞALMA TEDAVİ SEÇENEKLERİ


ERKEN BOŞALMA TEDAVİ SEÇENEKLERİ - www.drcemkece-erkenbosalma.com
www.drcemkece-erkenbosalma.com

Erken boşalma hastalığı için bir tedavi seçeneğine ve bir tedavi
merkezine karar vermeden önce, lütfen bu sayfayı sabırla başından
sonuna kadar okumaya çalışınız. Çünkü doğru bir seçim, tedavinin
yarısıdır.

Bir cinsel terapist, Tanrılığa soyunmadan sadece bir rehber, bir
yoldaş, bir danışman olduğunun farkında ve kimseyi kurtaramayacağının
da bilincinde olmalıdır. Çünkü cinsel terapist bir Tanrı değildir,
Mesih değildir, gizli güçleri olan bir evliya hiç değildir. Dürüst ve
samimi bir insandır. Bu nedenle etik değerlere saygılı ve bilimsel
olan ve başarı oranı oldukça yüksek olan tedavi yaklaşımlarımızın özü,
kişinin/çiftin tedavinin sorumluluğunu almasıdır. Kişi/çift birlikte
inanmalı, istemeli ve başarmalıdır. Biz cinsel terapist olarak sadece
kişinin/çiftin başarılarına vesile olabiliriz. Bu nedenle çifte ilk
görüşmede şunları söyleriz: Ben erken boşalma ile olan savaşınızda
size rehberlik yapabilirim, kendinizi iyi etmenize vesile olabilirim.
Çünkü işi siz yapacaksınız, sorumluluk sizin, tedavinin de, buraya
gelip-gitmenin de, başarının da başarısızlığında, çünkü kişi, "ben
kurtarılmalıyım, biri beni kurtarsın" dediği zaman zavallı ve aciz
olduğunu kabul etmiş olur, erken boşalma da devam eder. Ama "ben erken
boşalmanın üstesinden gelmek istiyorum, kendimi bu dertten kurtarmak
istiyorum, inançlıyım, kararlıyım, ama ne yapacağım konusunda bir
rehbere ihtiyacım var" derseniz işte o zaman biz varız. Ama asla
kurtarıcı değiliz. Kurtarıcı olsam benim adım, İsa olurdu, Mesih
olurdu. Tanrı olurdu. Ama ben bir insanım, bir kulum. İnsansam kimseyi
kurtaramam. Ancak kişi kendi içindeki gücü fark ederek kendini
kurtarabilir.Her insanın içinde bir güç vardır. Kişi farkında olmadan
bu gücü kendini yıkmak için, kendini hasta etmek için bilinçdışı
olarak kullanıyor olabilir. Terapistin görevi bu gücü ve bu gücün
hatalı kullanıldığını hastasına göstermektir. Ardından bu güçle
kendini nasıl iyi edeceği konusunda hastasına yol gösterebilir.
Çaresiz değilsiniz, çare sizsiniz."

Terapistle çift arasında samimiyete ve saygıya dayalı gerçek bir
ilişkinin kurulması hedef alınır. Her türlü terapide olduğu gibi
cinsel terapinin de temel dayanağı terapide iş birliği yani terapist
ile kişinin/çiftin, mevcut sorunları çözmek için birlikte
çalışmasıdır. Çünkü hasta içindeki gücü kendini yok etmek için,
kendini hasta etmek için bilinçdışı olarak kullanmaktadır. İşte bu güç
hasta tarafından fark edilirse kendini yeniden var etme, kendini
iyileştirme içinde kullanılabilir. Yani ancak hasta cinsel
terapistinin bilgilendirmesiyle kazandığı iç görü ile kendine yardımcı
olabilir, kendini iyi edebilir, cinsel terapist ise buna vesile olur.
Bir başka deyişle cinsel terapinin amacı hastanın kendisini iyi
etmesine yardımcı olma için iş birliği yapmaktır.

Tedavi sürecinde klasik psikoterapi ve cinsel terapi teknikleri,
bilişsel yeniden yapılandırma, ön hazırlık egzersizleri, erkeğin
eşiyle birlikte yaptığı cinsel birleşme egzersizleri, kimlik ve
kişilik değişimi çalışmaları, hipnoz ve EFT kullanmaktayız.

Cinsel öyküsü alınan çift daha önce bir hekime muayene olmadıysa;
öncelikle başta penis olmak üzere dış genital sistemleri, herhangi bir
girişim yapılmadan, ağrı ve acı vermeden, sadece elle ve dışardan
gözle bakılarak muayene edilir ve gerekli tetkikler (tam idrar
tetkiki, idrar kültürü, meni kültürü, scrotal USG vb.)  istenir.

Ruhsal ve cinsel bilgilendirmeler ile erken boşalma konusundaki bilgi
eksiklikleri ve yanlışları düzeltilir, bilişsel yeniden yapılandırma
sağlanır. İlk cinsel deneyim, güzel sevişme, haz alma, penis, vajina
ve boşalma denetimi hakkında cinsel eğitim verilir. Daha sonrasında da
hastamız önce mastürbasyon egzersizleriyle boşalmasını kontrol etmeyi
öğrenir, ardından eşle cinsel birleşme egzersizlerine geçer. Tüm bu
aşamalarda hazza yönelik çalışmalar yapılırken, gerekli görüldüğünde
hipnoz ve hipnoterapi teknikleriyle hastamızın rahatlaması, gevşemesi
ve bilişsel yeniden yapılandırılması ile hipnoz altında cinsel ilişki
deneyimi yaşantılandırılarak kişinin boşalmasını denetim altına alması
sağlanır. Penis vajina birlikteliği önce zihinde gerçekleştirilir.
Çünkü sorun hastamızın bilinçdışı zihnindedir ve tedavide zihinseldir.
Sorunlu olan penis değildir, sorunlu olan bilinçdışı korkulara boyun
eğen bilinçli zihindir.

Erken boşalma gerçekte negatif bir hipnoz halidir. Erken boşalma bazen
bilinçdışından kaynaklanan bir korunma mekanizması olduğu için,
hipnozla tedaviye en yatkın durumlardan biridir. Erken boşalma başlı
başına bir hipnoz halidir. Hipnozu, hipnoz tedavisiyle bozmak ise daha
kolaydır. Hipnoz bilinçdışına cinsel aktiviteler sırasında tehlikeli
bir durum olmadığını göstermek ve cinsel ilişkiyi öğretmek için
kullandığımız bir araçtır. Çünkü bilinçdışı için cinsel birleşmenin ve
bunun yarattığı korkuların çok anlamlı bir nedeni ya da nedenleri
vardır. Bilinçdışı aslında hastamızı derin devlet gibi korumaktadır,
yani o kişi için anlamlı bir iyi niyeti vardır ve hala sürmekte olan
bir tehlike durumu mevcuttur. Bu nedenle hipnozla geçmişte bu korkuyu
yaratan olaylara ulaşma şansımız vardır. Erken boşalma duygusal bir
olaya karşı bedensel bir tepki olabilir. Sonuçta erken boşalmada neden
ne olursa olsun kendini ifade edememiş bir korku mevcuttur,
bilinçdışının korkulan şeyden bir koruması vardır. Cinsel aktivitelere
ve geleceğe yüklenmiş bir korkudur. Bilinçdışında hayallerle gerçek
aynı şekilde kodlanır. Bu kodlama aynılığı bir taraftan boşalmanın
erkenden denetimsiz bir şekilde gelişmesine neden olurken öte taraftan
da hipnoz tedavisinde son derece işe yarayan ve tedaviyi
gerçekleştiren bir araç olabilir. Bir sorunu hayalde de olsa, hipnoz
halindeyken bilinçdışında çözüldüğünde, bu olay çoğunlukla gerçekte de
çözülmüş olacaktır. Hipnoz çalışmalarında ilk yapılacak şey, korkunun
ifadesi ve boşaltılmasıdır. Korku uyandırılır ve bilinçdışından ilk
olaya gitmesi istenir.Sonra bilinçdışında oluşan inancın yeni bir
bakış açısına kavuşturulması aşamasına geçilir.

Erken Boşalma Tedavisinde Kişinin/Çiftin Dikkat Etmesi Gereken
Konular
-Yaklaşık bir saatlik bir görüşme ve muayene sonrası hastalarımızdan
yalnızca normal muayene ücreti alınmaktadır. Tedaviye (terapiye) karar
veren hastalarımızdan ise tek bir tedavi ücreti yani paket ücret
alınır ve tedavi süresince ilave bir bedel istenmez. Muayene ücreti ve
tedavi paket ücreti hakkında asistanlarım Cinsel Terapist Psk. Gülüm
BACANAK hanımdan bilgi alınabilir. (0.312.213 01 32)
-Erken boşalan hastalarımıza uyguladığımız tedaviler standart
değildir, kişiye özeldir. Bizim için hastalık yoktur, hasta vardır.
-Erken boşalma %90 oranında psikolojik sorunlara bağlıdır. Ancak %10
oranında üretirt, prostatit vb. organik nedenlerden dolayı da ortaya
çıkabilir. Bu vakalarda bir takım ilaç tedavileri yapılır.
Kliniğimizde erken boşalma ne tür soruna bağlı olursa olsun, tedavisi
mutlaka sağlanabilmektedir.
-Tedavide başarıyı ve tedavi sürecini etkileyen en önemli faktör
çiftin birbirini sevmesi, sağlıklı bir iletişimlerinin olması,
kendilerine, tedaviyi yürüten cinsel terapiste ve tedavi yöntemlerine
karşı duydukları güvendir. Güven olmadan cinsel terapi başarı ile
sonuçlanmaz.
-Kliniğimiz Başkent Öğretmenevi'ne (0.312.212 96 40) yürüme mesafesi
kadar yakın olduğu için hastalarımız burada kalmaktadırlar.
-Önemli olan ilk görüşmede çiftin ayrıntılı bir şekilde
değerlendirilmesi ve tedavi seçeneğine karar verilmesidir.
Kliniğimizde ilk görüşme sonrası, erken boşalma düzeyi, tedavinin
maliyeti ve hangi tedavi seçeneğinin kullanılacağı çiftlere net olarak
söylenmektedir.
-Tedavi mutlaka eşle beraber olmak zorunda değildir, bireysel
tedavilerde yapılmaktadır. Çünkü erken boşalma sadece erkeğin bir
sorunu değildir, çiftin ortak bir sorunudur. Cinsel ilişkinin sağlıklı
ve mutlu bir şekilde yapılabilmesi için çiftin birlikte sorumluluk
alması ve katkı vermesi gerekir.
-Deneyip de başarısızlıkla sonuçlanan her tedavi girişimi kişiyi/çifti
dipsiz bir kuyuya doğru sürükler, umutlarını kırar, tedaviyi
güçleştirir.
-Tedavinin sonlarına doğru eşlerin arası açılmaya başlar ve sık sık
kavga etmeye başlarlar.
-Hasta kişi/çift uygulanan tedaviyle sağlıklı bir cinsel hayata
kavuşabilir.
-Boşalma süresinin uzaması tek başına yeterli değildir. Kişiye/çifte
sağlıklı ve mutlu bir cinsel hayat sunmak için tedavide iki aşama
izlenir. 1. aşamada boşalma denetiminin sağlanmasını hedefleriz. 2.
aşamada ise cinsel ilişkiden zevk alma ve orgazm olma teknikleri
öğretilir.

Dr. Keçe Erken Boşalma Evrelendirmesi
Normal Boşalma - Boşalma refleksi üzerinde istemli bir denetim vardır.
Yüksek yarılma düzeylerinde refleks olarak boşalma ortaya çıkmaz.
Evre 1 Erken Boşalma - Penis vajinada iken 5-7 dakika arasında boşalma
olur. Erkek ya da partnerine göre sorun yoktur. Cinsel doyum sorunları
yaşanmaz. Boşalma refleksi üzerinde istemli bir denetim yoktur.
Evre 2 Erken Boşalma - Penis vajinada iken 5-7 dakika arasında boşalma
olur. Erkek ya da partnerine göre sorun vardır. Cinsel doyum sorunları
yaşanır. Boşalma refleksi üzerinde istemli bir denetim yoktur.
Evre 3 Erken Boşalma - Penis vajinada iken 3-4 dakika arasında boşalma
olur. İyi derecede erken boşalma vardır.
Evre 4 Erken Boşalma - Penis vajinadayken 1-2 dakika arasında boşalma
olur. Orta derecede erken boşalma vardır.
Evre 5 Erken Boşalma - Penis vajinaya girmeden önce boşalma olur.
İleri derecede erken boşalma vardır.
Durumsal Erken Boşalma - Bazı durumlarda veya bazı partnerlerle erken
boşalma yaşanmasıdır.
Primer Erken Boşalma - İlk cinsel deneyimlerde ortaya çıkan ve daha
sonra hep devam eden erken boşalmadır, kişi hayatında hiçbir zaman
boşalmasını kontrol edememiştir. Yani kişi cinsel olarak aktif halde
olduğu tüm süre boyunca erken boşalma sorununu yaşar.
Sekonder Erken Boşalma - Daha önce boşalma denetimi olan ve sonrasında
erken boşalmaya başlayan erkeklerde görülen erken boşalmadır, bu
durumun nedeni büyük bir ihtimalle psikolojik bir travma veya partner
sorunlarıdır. Yani bu durum daha önce erken boşalma sorunu olmayan ve
tatmin edici cinsel ilişkisi olan erkeklerde sonradan ortaya
çıkmaktadır.

Tek seansta tedavi edilemeyecek kadar önemli ve geniş kapsamlı bir
sorun olan erken boşalma tedavisi için artık günlerce beklemenize
gerek yok. Randevu alarak ilk görüşmeye gelmek tedavinin %50'si
demektir. İlk görüşme sonrasında aşağıdaki tedavi seçeneklerinden
birine çift ve cinsel terapist olarak birlikte karar verilir.

Erken Boşalma Tedavi Seçeneklerimiz
-İlaç Tedavisi
-3 Günlük Yoğunlaştırılmış Semptom Odaklı Cinsel Terapi
-Semptom Odaklı Cinsel Terapi
-Holistik Cinsel Terapi

İlaç Tedavisi
-İlaç tedavisi; mecazi olarak her yağmurda akan çatıdan sızan suların,
eve yayılmaması için, akan yerlere leğen koymaya benzer. Yani çatı
aktarılmaz, ama evi de su basmaz.
-Cinsel terapi alacak durumu ve imkanı olmayan hastalar için
geliştirilmiş bir tedavi seçeneğidir.
-Boşalma süresinin uzatılması ve penisin vajina içinde cinsel ilişki
sırasında daha uzun süre kalınması hedeflenir. Yani erken boşalmanın
ardında yatan süreçler tedavi edilmez, sadece semptom (erken boşalma)
ortadan kaldırılmaya çalışılır.
-Tek bir tedavi ücreti alınır, hasta 1 ay sonra tekrar muayeneye
çağrılır. Yeniden tedavi ücreti alınır.
-Tedavi diye kastedilen penisin vajinada daha uzun süre kalmasıdır.

3 Günlük Yoğunlaştırılmış Semptom Odaklı Cinsel Terapi
-Boşalma süresinin uzatılması ve vajina içinde cinsel ilişki sırasında
daha uzun süre kalınması hedeflenir. Yani erken boşalmanın ardında
yatan süreçler tedavi edilmez, sadece semptom (erken boşalma) ortadan
kaldırılmaya çalışılır.
-3 günlük yoğunlaştılmış cinsel terapi, ilaç tedavisi ve hipnoz
uygulamalarını içerir. 3 günlük bir tedavidir.
-Toplam 10 seanstan oluşur.
-Günde 3 seans yapılır.
-Perşembe, cuma ve cumartesi günleri uygulanmaktadır.
-Tek bir tedavi ücreti yani paket ücret alınır ve tedavi süresince
ilave bir bedel istenmez.
-Tedavi diye kastedilen penisin vajinada daha uzun süre kalmasıdır.

Semptom Odaklı Cinsel Terapi
-En çok kullandığımız ve tavsiye ettiğimiz bir tedavi seçeneğidir.
-Daha çok Evre 3 ve Evre 4 Erken Boşalma hastalarında kullanılır.
-Seans aralıkları hastalarımızın kliniğimize gelebilme durumlarına
göre ayarlanabilmektedir.
-Ortalma 10 seanstan oluşan cinsel terapi uygulamalarını içerir.
-Cinsel terapi, ilaç tedavisi ve hipnoz uygulamalarını içerir.
-Genellikle 3 günde bir seanlar yapılır. Kişi öğrendiklerini 3 gün
uygular ve ardından cinsel terapistle birlikte sistemi gözden geçirir.
Yaklaşık 1 aylık bir tedavidir.
-Tek bir tedavi ücreti yani paket ücret alınır ve tedavi süresince
ilave bir bedel istenmez.
-Tedavi diye kastedilen penisin vajinada daha uzun süre kalması ve
boşalma refleksi üzerinde istemli kontrolün sağlanması kadar, haz alan
ve haz veren bir cinselliğin yaşanmasıdır.

Holistik Cinsel Terapi
-Holistik cinsel terapi; mecazi olarak her yağmurda akan çatıdan sızan
suların, eve yayılmaması için, akan yerlere leğen koymak yerine çatıyı
aktarmaktır. Böylece yağmur yağdığında evi su basmaz.
-Klasik tedavi yöntemlerine yanıt vermeyen ağır erken boşalma
hastalarında uygulanır.
-Daha çok bilinçdışı çatışmalara bağlı erken boşalma, özgüven
eksikliğine bağlı erken boşalma, psikolojik streslere bağlı erken
boşalma ve bozuk çift ilişkili karmaşık erken boşalma vakalarında
tercih edilir.
-Kişiden kişiye hastalığın derecesine ve uygulanacak tedavi
yöntemlerine göre tedavi ücreti farklılıklar gösterebilir. Bu ucu açık
bir tedavidir.
-Terapiye başlanınca 10 seanslık ücret baştan peşin alınır, daha sonra
her seans için artı bir muayene ücreti alınır.
-Tedavi diye kastedilen sadece penisin vajinada daha uzun süre kalması
ve boşalma refleksi üzerinde istemli kontrolün sağlanması değil; erken
boşalmayı yaratan bilinçdışı çatışmaların çözümlenmesi, çift
ilişkisinin düzenlenmesi ve sağlıklı bir cinselliğin yaşanmasıdır.
-Erken boşalma problemi yaşayan çoğu erkeğin ve belki partnerlerinin
de bazı tanımlanamayan ruhsal ve cinsel bunalımları vardır. Eğer kişi
uyarılma ve kendi başına orgazm olma ve yakınlık konusunda zorluk
çekiyorsa, erken boşalma bu zorlukları maskeliyor olabilir. Hem
cinselliğin hem de cinsel şikâyetin anlamını kavrayan hekimler daha
doğru bir yönlendirme yapabilecektir. Bu anlamı kavrayamayan hekimler
erken boşalmayı küçük bir rahatsızlık olarak görme yanlışına
düşebilir. Hatta ilaç tedavisinin verdiği hoşnutluk ve mutluluk
duygusuyla çift her şey düzeldi yanılgısına kapılabilir. Ama arka
planda yatan bataklığın kurutulması gerçek tedavidir.
-Bütün mesele, erken boşalmayı değil, erken boşalmayı yaratan
etmenleri ortadan kaldırmaktır. Çünkü sadece erken boşalmayı ortadan
kaldırmaya çalıştığımıza başarısızlık genellikle beklenen bir
durumdur. Bataklıktan kurtulmak için o yüzden deriz ki; "erken boşalma
bir sivrisinektir, bunu öldürebiliriz ama yenisi gelir, değişik sinek
türleri de vardır. Hayatınızda hiç mi sorun yok? Hayatınızda başka
problemler yok mu?" sorusuna genellikle "evet var hocam" yanıtını
alırız. Bunun üzerine "o zaman gel birlikte bu bataklığı bulalım. Bu
bataklığa isim koyalım, bataklığı kurutalım. Şimdi bu bataklığı
besleyen nehirler var. İçimizde akan nehirler, etrafımızda günlük
yaşantımızın doldurduğu nehirler var. Bu nehirleri kurutalım. Ardından
bu bataklık kuruyacaktır. Kuruduktan sonra burada istediğimiz çiçeği
yetiştiririz." deriz.  Çünkü erken boşalma kader değildir.
-Erken boşalma kişilik yapısının bir uzantısı ise öncelikle hastalıklı
kişilik yapısının tedavi edilmesi önemlidir. Buradaki bahsettiğimiz,
akıl hastalığı, ruh hastalığı değildir. Her insanda olması gereken
şeylerdir. Hızlı yemek yiyen, hızlı araba kullanan, hızlı konuşan,
mükemmeliyetçi olan, sabırsız olan, işleri bitirmeye zorlayan
erkeklerin erken boşalmaya yatkın kişiler olduğunu tespit ettik. Bu
yapılar devam ettiği müddetçe, tedavi kaçınılmaz olarak zordur. Biz
erken boşalmayı sadece bir mesele olarak görmüyoruz. Atatürk'ün dediği
gibi, "hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün
vatandır" mantığı ile erken boşalmayı bütün kimlik ve kişiliğin mercek
altına alınıp, hatalı gördüğümüz yönleriyle birlikte mücadele vererek
düzeltmesini savunuyoruz.
-Boşalma kontrolünü arttırmak için ilaçlar bulunsa da ilk önce
öğrenmeye ve hâkim olmaya odaklanan bir yaklaşımın ilk seçenek
olmasını tavsiye ediyoruz.

YAZININ DEVAMI İÇİN "Erken Boşalma'nın Üstesinden Gelmek" adlı kitabı
alınız. (http://www.drcemkece.com/icerik/402/erken-bosalmanin

14 Aralık 2008 Pazar

Huzursuz Bacak Sendromu

Bacaklarda uyuşma, iğne batar gibi bir his ve karıncılanma yaşıyorsanız, aslında sıradan bir ağrıdan fazlası olabilir. RealAge olarak bu hafta Huzursuz Bacak Sendromu ismi verilen rahatsızlığı inceledik.Ağrının hareket halindeyken azalması ve istirahat ile tekrar başlaması, huzursuz bacak sendromunu romatizmal hastalıklardan ayıran en önemli özellik...

"Huzursuz bacak sendromu"nun çok bilinen bir rahatsızlık olmadığı için romatizmal hastalıklarla karıştırılabildiğini, bunun da hastalığın teşhisini geciktirdiğini belirten Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Cenk Akbostancı, "ağrının hareket halindeyken azalması ve istirahat ile tekrar başlaması, huzursuz bacak sendromunu romatizmal hastalıklardan ayıran en önemli özellik" diye açıklıyor.Prof. Dr. Cenk Akbostancı, bacakta diz ile ayak arasındaki bölgede "huzursuzluk" hissiyle kendini gösteren "huzursuz bacak sendromu"nun, her 100 kişiden 5'inde görüldüğünü söyledi. Akbostancı, kadınlarda daha sık rastlanan huzursuz bacak sendromunun, 18-20'li yaşlarda filizlendiğini, daha çok 35-45 yaş arasında kendini gösterdiğini, 60'lı yaşlarda ise en üst düzeye çıktığını özellikle belirtiyor.

 

Belirtileri Nelerdir?
Şeker hastalığında, demir eksikliği anemisinde (kansızlıkta), bazı sinir hastalıklarında (periferik nöropati), bazı kanser türlerinde huzursuz bacak sendromuna ait belirtiler görülür.

1- Yattıktan sonra bacaklarda ortaya çıkan gerginlik, uyuşma, batma, yanma, iğnelenme gibi belirtiler.
2- Hastalarda bu belirtileri gidermek için yatarken daime bacaklarını hareket ettirme gereksinimi vardır.
3- Hastalar yukarıdaki belirtilerden kurtulmak için daima kalkıp yürüme ihtiyacı duyarlar ve hastalarda uyku bozukluğu oluşur.

 

Uyku İle İlişkisi Nedir?
Huzursuz bacak sendromu, uyku ile ilişkili hareket bozukluğu hastalıkları arasında yer alır. Uyku, fizyolojik ve geçici bir bilinçsizlik durumudur. Hareket bozukluklarının büyük çoğunluğu, uykuda kayıp olur. Örneğin; tik, el titremeleri? vs. uykuda olmaz. Fakat bazı hareket bozuklukları, sadece uykuya geçerken veya uyku esnasında görülür. Huzursuz bacak sendromu, uykuda görülen bir hareket bozukluğudur.

 

Neden Oluşuyor?
Hastalığa sebep olan şeker hastalığı, kansızlık gibi bir nedenin olmadığı esansiyel tip dediğimiz tipte, beyinden dopamın denen maddenin eksikliği sorumlu tutulur.
Günümüzde kabul gören görüş budur.

Beyindeki bu maddenin eksikliği, bacaklarda yukarıdaki saydığımız belirtileri yapar. Bu hareket bozukluğuna bağlı huzursuzluk, kalkıp dolaşma gereksinimi uykusuzluğa sebep olur.

 


Tanısı Nasıl Konuyor?
Hastalığın belirtilerine sebep olan şeker hastalığı, kansızlık, sinir harabiyetleri? vs gibi hastalıklarda, bu hastalıklara ait belirtiler muayenede saptanır ve bu hastalıkların teşhisine yönelik testler yapılır.

Huzursuz bacak sendromunun büyük bir çoğunluğunun altında başka bir hastalık yatmaz. Bu tipe esansiyel tip denir.
Yukarıda bahsettiğim gibi esansiyel tipin ailesel özelliği vardır. Muayenesinde herhangi bir bulguya rastlanmaz. Deneyimli bir hekim hastanın anlattıklarına ve tecrübelerine göre hastalığın tanısı koymaya çalışır. Bu hastalıkta, birçok büyük merkezde uyku EEG' si çekilerek, bacaklara bağlanan elektrotlarla uykuda oluşan hareket bozukluğu tespit edilmeye çalışılır. EEG beyin elektro ensefalografisidir. Beynin fonksiyonlarını bilgisayara veya kağıt üzerine yazdırmaya yarayan bir tanı aletidir. Bunun dışında huzursuz bacak sendromuna benzer belirtiler verebilen diğer hastalıkları elemek için hekim gerek duyarsa laboratuar, MR, EMG? gibi bir çok tetkik yapılabilir.

 

Huzursuz Bacak Sendromu Tedavisi
Tedavide başarılı olmak için bu hastalığın tanısını doğru koymak gerekir. Hastalığa yol açan başka bir neden varsa öncelikle bunun tedavisi yapılır. Esansiyel dediğimiz tipte, hastalığa sebep olduğu düşünülen, beyindeki eksik maddeyi yerine koymak için bu maddeyi içeren ilaçlar yatmanda önce verilir.

Hastalığın sonucunca oluşan uyku probleminde tedavisinin yapılması gerekir. Ayrıca depresyon bu hastalığa olumsuz etki yapar. Hastalığın daha fazla hissedilmesine neden olur. Bundan dolayı hastada depresyon durumu varsa bununda tedavisi yapılmalıdır.

Doğru teşhis ve tedavide genelde hastalar rahat ederler. Fakat bazen ilaçtan fayda görmeyen hastalarda olabilir. Bu hasta grubu için alternatif ilaçlar günümüzde mevcuttur. İlaçları uygun doz ve zamanda kullanan hastaların şikayetleri azalır veya tamamen yok olur.

 

Kaynak: realage.com

Yürümek hayatınızı kurtarabilir

Yürümek hayatınızı kurtarabilir. Çok açık ve net. Yürüyüşü hayat tarzı içine katanlar ve günü herhangi bir mesafede yürüyüş yapmadan bitirmeyenlerin bundan sağladığı faydalar arasında kilo vermek, depresyonun azalması ve daha enerjik hissetmek bulunuyor.

1. Keşke Daha Enerjik Olabilsem
Yapılan araştırmalara göre, vücudunuzu hafifçe canlandırmanın rahatlatıcı ve enerji verici bir etkisi mevcut. Bunun anlamı ne kadar hareket ederseniz, bir sonraki gün o kadar enerjik oluyorsunuz. Özellikle akşam saatlerine doğru yapılacak bir kısa yürüyüşün hem fiziksel hem de ruhsal olumlu etkileri mevcut. Yani yürüyüş sonrası olası yorgunluk, size bir gün sonra daha fazla enerji ile geri dönüyor.

Bir çalışmada günlük düzenli yapmayan ve günde 2km'ye yakın yürüyenler araştırıldı. Gruplar arasında uyku sorunları bire üç gibi bir oran olarak saptandı. Yürüyüş, uykuya olumlu etkili.

 

2. Keşke Daha Sakin Düşünebilsem
Çözmeniz gereken, sizi içten içten rahatsız eden sorunlarınızın olması büyük bir sürpriz değil. Yürüyüşün bu konuda büyük bir getirisi bulunuyor. Sakin olmanız, iyi düşünüp bir karar vermeniz gerektiğinde de , kesinlikle açık havada bir yürüyüşe çıkın. Yürüyüş sonunda kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Fiziksel olduğu kadar zihinsel yararı da bulunan yürümenin, bilişsel gelişim denen olguya katkıları uzmanlar tarafından kabul ediliyor. Bunun neticesinde daha ileri yaşlarda olası bunama riski minimuma düşürülmüş oluyor.

 

3. Keşke Kendimi Aile Geçmişi Hastalıklarından Koruyabilsem
Ailenizin genetik kodlarınız, sizin başınıza gelebilecek hastalıklarda çok az bir rol oynar. Araştırmalar bize göstermektedir ki çoğu zaman, hayatınızı nasıl yaşıyor ve vücudunuza nasıl davranıyorsanız, karşılığını da o derece alıyorsunuz. Kendinize iyi bakmanız sayesinde birçok ciddi hastalık riskini minimuma indirebilirsiniz. Sadece yürümeye vereceğiniz önem sayesinde,

1: Kardiyovasküler hastalıklar risklerini %30 ila %50 arasında azaltırsınız.
2: Osteoartrit ağrılarınız azalır, daha dirayetli ve çevik bir bünyeniz olur.
3: Kolon kanseri riskiniz önemli ölçüde azalır.
4: Yüksek riskli kişilerin şeker hastalığına yakalanmamasına yardımcı olur ve kanda düşük derecede glikoz oranı ile insülin dengesine yardımcı olur.
5: Düşük kan basıncı sayesinde kalp krizi riskini azaltır
.

 

4. Keşke Kilo Verebilsem
Tabii ki en popüler yararlarından biri kilo vermenize yardımcı olmasıdır. Hareket etmeniz doğal olarak daha fazla yağ yakmanızı sağlar. Günden güne yaktığınız her kalori sonrası, kas kitle oranınız artar, ve bunun sayesinde kilo vermeniz de kolaylaşır. RealAge üyesi olarak bilmeniz gereken, ne kadar fazla hareket ederseniz, o derece enerjiniz olacak ve hareket etme isteğiniz de artacaktır.

 

5. Keşke Daha Mutlu Hissedebilsem
Ruhsal açıdan mutlu olmanızın fiziksel sağlığınıza ne derece etki yaptığını defalarca sizinle paylaştık. Yapılan araştırmalar ışığında, yürümenin sizi rahatlattığı, anksiyete ve depresyona karşı size yardımcı olduğu belirlenmiştir. Yürümekten kaçmayın, günlük aktiviteleriniz arasında yer aldıktan sonraki süreci gözlemleyin. Etkilerine çok şaşıracaksınız.

 

Bu ücretsiz ve reçetesiz ilacın gücüne inanmalısınız. Evet yürümek gerçekten de vücudunuz için mükemmel bir egzersizdir. Ve koşmak dahil diğer egzersiz çalışmalarından daha kolaydır. Yüksek tempoda yürümek sizin için daha iyidir. Ama yürümenin temposunu en iyi siz belirleyebilirsiniz, size uygun olanı seçecek olan yine sizsiniz.

Sabahları yürüyebiliyorsanız yürüyün ama daha önemlisi gün bitmeden akşam saatlerine doğru mutlaka kısa bir yürüyüş yapın. Göreceksiniz vakit buldukça yürüme isteğiniz artacak, kendinizi daha atletik hissedeceksiniz

Üşenmeden atılacak bir adımın size getirisi çok daha fazla olacaktır. Bir adımda hayatınızı kurtarmaya ne dersiniz?

 

Kaynak: realage.com

Yağmuru Önceden Hissetmenin Bilimsel Açıklaması

Yağmur yağacağını önceden hissetmek hakkında bugüne kadar etrafımızda konuşmalar duymuş, veya bizzat kendimiz yaşamışızdır. Bilimsel olarak yapılan bir çalışma ile bu ilginç olayın gerçek olduğu ortaya çıkarıldı.

Türk doktorların yaptığı araştırma sonucu, özellikle romatizmal hastalıkları olan kişilerin yağmuru önceden hissedebilmesinin bilimsel nedenlerini açıkladı.

 

Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halis Süleyman başkanlığından 6 kişilik ekip, romatizması olan hastaların yağmur yağacağını önceden hissetmesinin nedeniyle ilgili çalışmasını tamamladı.

Yapılan çalışmada, bulutlu ve yağmurlu havanın vücuttaki kortizonu düşürdüğü, böylece ağrıları artan hastanın ''yağmur yağacağını'' önceden hissettiği belirlendi.

 

Doç. Dr. Süleyman, yaptığı açıklamada, yağmurlu ve bulutlu havalarda inflamasyon denilen romatizmal ağrıların arttığını belirterek, ''Şimdiye kadar bu ağrıların artış nedeni tam olarak bilinmiyordu.

Doç.Dr.Süleyman, yaptıkları araştırmada bunun vücuttaki kortizon ve adrenalin seviyesine bağlı olduğunu belirlediklerini ekledi.

 

Romatizmal İlaçlar ve Ağrı
Yağmurlu ve bulutlu havalarda romatizmal hastalıkları olanların ilaç kullanmalarına rağmen ağrılarının arttığını vurgulayan Süleyman, romatizmal ağrılara karşı kullanılan antiinflamatör ilaçların vücuttaki kortizon düzeyini koruyup, adrenalin düzeyini düşürerek ağrıyı azalttığını kaydediyor.

Kullanılan ilacın etkisiyle ağrının azaldığına anlatan Doç. Dr. Süleyman, şunları söyledi:

''Yaptığımız araştırmada yağmurlu ve bulutlu havalarda vücuttaki kortizon düzeyinin düştüğünü gördük. Özellikle nemli bölgelerde yaşayanların en büyük sorunu olan romatizmal hastalık ağrıları bulutlu havalarda artıyor. Ağrıları artan hasta da tecrübe sonucu yağmur yağacağını tahmin edebiliyor.''

 

Çalışmalarının romatizmal hastalıkların tedavisi için yeni umutlara neden alabileceğini ifade eden Süleyman, ''Bundan sonra yağmurlu ve bulutlu havalarda vücuttaki kortizon ve adrenalin seviyesi düşme nedenini belirlemek için çalışma yapacağız'' dedi.

 

Kaynak: realage.com

Damacana Sulardaki Tehlike

Ülkemizde de son yıllarda kişi başına kullanım oranı artan damacanadaki suyun hava ya da güneşe maruz kalmasının, kişiyi ölümle sonuçlanan hastalıklara kadar götürebilen mikroorganizmaların üremesine neden olduğu belirtildi.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatih Köksal, "şişe suyu" olarak bilenen işlenmiş suyu sağlık açısından desteklediklerini, ancak kullanım süresi ve bekletildiği ortama dikkat edilmediğinde enfeksiyon hastalıklarına yol açabildiğini belirtti.

 

Şişe sularının, bulundukları ortam ve temizlik kurallarına uyulmadığı takdirde hepatit yapan virüsler dahil tüberküloz, ishal ve daha birçok enfeksiyon hastalığının oluşumuna zemin hazırladığını ifade eden Prof. Dr. Fatih Köksal, şunları söyledi: "Vücudun yüzde 70'ini oluşturan su, vücutta bir elektrik cihazındaki kablo görevini üstlenir. Bu nedenle hücreler arası iletişim, enzimler, hormonlar ve bütün metabolizmayla ilgili faaliyetleri sağlayan suyun çok sağlıklı olması gerekir."

Prof. Dr. Köksal, şişe sularının işlenmiş olması nedeniyle doğal olarak değerlendirilemeyeceğini ifade ederek, "Teknolojinin yardımı ile her tür su işleme tabi olarak içilebilir niteliğe getirilebilir ve işlenmiş su olarak tanımlanabilir. Ancak, bunların da tıpkı diğer gıda ürünleri gibi raf ömrü vardır. Bu ömür, suyun ambalaj malzemesi, saklama koşulları ve işletme koşullarına bağlıdır" dedi.

Ev ve işyerlerinde çoğunlukla "damacana" tabir edilen plastik şişelerde kullanılan suyun mutlaka serin, güneş ışığından uzak ve kuru ortamlarda saklanması gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Köksal, şunları kaydetti:

"Su şişesinin etrafında suya ve ambalaj maddesine etki edecek kokulu maddeler bulundurulmamalı. Damacanadaki suyun hava ya da güneşe maruz kalması zararlı mikroorganizmaların üremesine neden oluyor. Su şişesinin kapağı bir kez açıldığında hava ile temas ettiğinden 10-15 saatte tüketilmeli. En fazla bir günde tüketilebilecek gramajdaki suyun kapağı açılmalı. Ev ve işyerlerindeki kişi sayısı ve ortalama tüketim dikkate alınarak damacana suyunun gramajı tespit edilmeli. Bu durumda özellikle evlerde kullanılan 19 litrelik damacana suların kapağı açıldığında ne şekilde saklanırsa saklansın günlerce kullanılması sakıncalı."

Prof. Dr. Köksal, suyun renksiz, berrak, kokusuz ve tatsız olanının tercih edilmesi gerektiğini belirterek, "Çünkü suyun kokusunu, rengini ve berraklığını bozan mikroorganizmalar oluyor" dedi.

 

POMPA KİRLİLİĞİ
Prof. Dr. Köksal, birçok kişinin ev ve işyerlerinde "su sebili" diye tabir edilen cihazların yanı sıra pompalı damacana kapaklarının da bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Sebil cihazına yerleştirilen damacanadaki suyun kapağı da delindiği için havayla temas ediyor. Bu yüzden kullanım süresinde kriterler burada da dikkate alınmalı. Pompalı damacanaların ise pompa temizliğine dikkat edilmeli. Bu pompaların kirliliği gözle de tespit edilebilir. Suya doğrudan temas eden pompa ve 'cooler' diye tabir edilen aparatının temizliği yapılmadığında havada ve ortamda bulunan mikroorganizmalar, kokular veya yabancı maddeler pompa üzerinde birikip suya bulaşacaktır. Bulaşan bu mikroorganizmalar zamanla çoğalarak kaplarda beyaz, yeşil ya da kahverengi kümeler meydana getirebilir veya suyun tadında ve kokusunda istenmeyen değişikliklere neden olabilirler."

 

KİŞİ BAŞI TÜKETİM
Türkiye'de 2006'da kişi başı 91 litre olan işlenmiş su tüketiminin, geçen yıl 100 litreye ulaştığını belirten Prof. Dr. Köksal, Avrupa ülkelerinde ise bu miktarın birkaç katı olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Köksal, gelir ve eğitim seviyesi yükseldikçe şişe suyuna da talep artacağından sağlıklı suyun kriterlerinin de herkesçe bilinmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

 

Kaynak: realage.com

Mevsimsel Uyum Bozukluğu Nedir?

Mevsimsel Uyum Bozukluğu özellikle sonbaharın gelmesi ile başlayan bir rahatsızlıktır. Uzmanlar bunun nedenini soğuk havalarda güneş ışığının azalmasına bağlıyor.

Ayrıca, insanların kış ve sonbahar aylarında evlerinde daha fazla vakit geçirmeleri, sosyal ilişkilerinin azalmasına ve daha çok yalnız kalmalarına neden oluyor. Bu durum mevsimsel değişikliklerin negatif etkilerini ve mevsimsel uyum bozukluğu riskini artırıyor.

Mevsimsel Uyum Bozukluğu özellikle sonbaharın gelmesi ile başlayan bir rahatsızlıktır. Uzmanlar bunun nedenini soğuk havalarda güneş ışığının azalmasına bağlıyor.

Ayrıca, insanların kış ve sonbahar aylarında evlerinde daha fazla vakit geçirmeleri, sosyal ilişkilerinin azalmasına ve daha çok yalnız kalmalarına neden oluyor. Bu durum mevsimsel değişikliklerin negatif etkilerini ve mevsimsel uyum bozukluğunun belirtileri şöyle sıralanabilir:

*Aşırı uyuma veya aşırı yorgunluk hissi.
* Çok fazla yemek yeme ve sonbahar veya kış boyunca çok kilo almak.
* Günlük hayata uyum sağlama güçlüğü.
* Depresyon ve asabiyet.
* Sosyal ilişkilerin azalması ve eğlenceli aktivitelere karşı ilgisizlik.
* İlkbahar ve yazın gelmesiyle birlikte semptomların kaybolması.

 

Uzmanlar, mevsimsel uyum bozukluğu rahatsızlığı hafif düzeyde olan kişilere, semptomları hafifletmek ve güneş ışığından daha fazla yararlanmak için uzun yürüyüşler veya pencere kenarında daha fazla zaman geçirmelerini tavsiye ediyorlar. Mevsimsel uyum bozukluğundan ciddi bir şekilde etkilenen kişilerin tedavisi ise, ışık tedavisi günde birkaç saat hastaya çok parlak ışık (genellikle özel bir florasan lamba kullanılır) verilmesi psikoterapi, ve antidepresanlar içeriyor.

 

Kaynak: realage.com

6 Aralık 2008 Cumartesi

CEVİZ YEMEK İÇİN 9 SEBEB VAR

Cevizin özellikle beyin üzerindeki etkisi biliniyor. Ama bununla sınırlı değil. Toplam 9 hayati sebep var.

  http://www.gencmusalli.com/haber_detay.php?haber_id=1574

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Ziraat Fakültesi öğretim üyeleri Yard. Doç. Dr. Mehmet Sütyemez ve Yard. Doç. Dr. Muharrem Ergun'un hazırladığı raporda, cevizin insan sağlığına faydaları anlatıldı. Çalışmaya göre ceviz yemek için 9 sebep şöyle sıralandı:

1. Cevizdeki yüksek orandaki omega-3 yağ asitleri kalp hastalıklarını, inmeyi, diyabeti, yüksek kan basıncını ve klinik depresyonu azaltıyor. Ceviz tüketimi kandaki kolesterol seviyesini düşürüyor, kalp atışlarında düzensizliği önlüyor.

2. Ceviz kanserden korunma sağlıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

3. Ceviz, damarlarda daha az pıhtılaşma özelliği olan kan tipinin üretimine ve iyi kolesterol oranının kötü kolesterol oranına göre artmasına yardım ediyor.

4. Cevizdeki L-Arginin kan damarlarının iç tarafının pürüzsüz ve düzgün olmasını sağlayarak kan-damar sisteminin rahatlamasını sağlıyor. Cevizdeki yağ asitlerinin kalp hastalıklarını önleme etkileri var.

5. Ceviz, kavrama ve anlamayı geliştiriyor. Asya'da ceviz hâlâ beyin gıdası olarak kabul ediliyor, bu ülkelerde öğrenciler, sınavlardan önce ceviz yiyerek notlarını yükseltebileceklerine inanıyor.

6. Omega-3 yağ oranı düşük çocuklarda daha yüksek hiperaktif olma özelliği, daha fazla öğrenim ve davranış bozuklukları, daha fazla huysuzluk ve uyku düzensizlikleri gözlemleniyor. Ceviz, bu sorunları önleyen omega-3 bakımından çok zengin.

7. Safra taşı oluşumunun önüne geçiyor.

8. Cevizdeki melatonin, beyin bezesi tarafından salgılanan melatoninin insan vücudunun kullanıma hazır formunu içeriyor. Melatonin, gece çalışan, zaman farkından uyku düzensizliği çeken kişilerde uyuma rahatsızlıklarını ortadan kaldırabiliyor.

9. Cevizin, antioksidan özelliği dolayısıyla kardiyovasküler ve sinir sistemine zarar veren parkinson ve alzheimer gibi hastalıkların gelişimini erteleyebiliyor. Ceviz, manganez ve bakır içeriyor.  

Allah'ın sevdiği eş nasıldır?

Yaklaşık iki yüz yıldır, aralarına katılmak için devlet yöneticilerimizin kapısında durdukları Batı dünyası ve kültür ortamı, her şeyimiz gibi aile yapımızı da ciddi boyutlarda tahrip etti.

Aile içinde hürmet gösterdiğimiz kavramları ve olayları, televizyonlarda gördüğümüz üç – beş batı hikâyesi ile çoktan değiştirdik.

Milli şairimiz, merhum Mehmet Akif'in ifadesiyle; "gayesiz bir fikir ile" bize ait her mevcudu, her değeri resmen yıkıma terk ettik. Devlet tarafından aileden sorumlu bir devlet bakanlığı kurulmasına rağmen aile mefhumumun içini hızla boşaltıp, toplumsal huzurun tek kalesi olan aileyi terk ettik.
Yıllardır, 'özgür kız'lardan söz edip durduk. Çağdaşlaşma adına, ahlak ve maneviyatın kökünü kuruttuk. Şimdi de ahlaksız yetişen nesilden, annesini döven çocuklardan yakınıp duruyoruz.
Kitle iletişim araçları "mahrem" bir köşe bırakmadı. Önce eşler arasındaki eşitlikten söz ettik, sonra da hayatın müşterekliğinden. Allah'ın ne söylediğine kulağımızı kapattığımız için, kendi uydurduğumuz yalanlarla bu günlere geldik. Artık en ufak tartışmada boşanma ile sonuçlanan 'naylon' evlilikler yapılıyor. Ahlak ve maneviyatı hızla çöken bir toplumda, tek korunak ve güven ortamı; ailedir. Bütün olumsuz gelişmelere rağmen, hala ahlak değerlerini korumak ve eski güzel günlere geri çevirmek mümkün… İslam, dünya ve ahiret saadeti için, yeni yuva kuracak gençlere ve yeni kurulmuş ailelere yapmaları gereken her şeyi anlatıyor. Peygamber efendimiz (sav), Allah'ın sevdiği eşlerin özelliklerini bizlere öğretiyor;


- Kim biriyle parası için evlenirse Allah onu Fakir kılar
Peygamberimizin şu hadisine dikkat etmemiz gerekir; "Kim bir kadınla sadece soyu, şerefi ve itibarı için evlenirse, Allah o kimseyi zelil eder. Kim bir kadınla sadece malından dolayı evlenirse, Allah onu fakir kılar. Kim de gözünü haramdan korumak, ırz ve namusunu muhafaza etmek, akrabası ile ilişkilerini devam ettirmek için evlenirse, Allah bu evliliği iki taraf için de hayırlı ve uğurlu kılar"

Eşi, kişi için 'göz aydınlığı'dır
"Rabbimiz! Bize göz aydınlığı olacak eşler ve çocuklar ver" (Furkan Suresi 25/74) Ayetinde "göz aydınlığı" diye nitelenenler öncelikle "dindar eşler" dir. Huy güzelliği "dindarlık" la desteklenmesi halinde, sürekli mutluluk sebebi olur. Bu da göz aydınlığının ta kendisi olsa gerektir.

Uyarılar
Tercihini ve seçimini dindar eşten yana kullanması istenen Müslüman erkeklere, Hz. Peygamber şu gerçeği de hatırlatmıştır; "Müminlerin en olgunu, ahlakı en güzel olanlardır. Sizin en hayırlılarınız kadınlarına karşı hayırlı olanlarınızdır" "Geçimini üstlendiği aile bireylerini ihmal etmesi, kişiye vebal olarak yeter" Tirmizi'de geçen bir hadiste peygamberimiz; "Kocası kendinden razı olduğu halde ölen kadın cennete girer" buyurmuştur.

Bu hadis ise, hem bir teşviki hem de bir tespiti ihtiva etmektedir. Aile hayatında kadın, öteki unsurlardan ağırlıklı bir yere ve role sahiptir. Kadının yaratılışı gereği alıngan ve çabuk kırılan bir yapısı vardır. Dolayısıyla çevresindekileri ve öncelikle eşini rahatsız etme ihtimali büyüktür. Bu sebeple de Hz. Peygamber'in hanımlara yönelik uyarı ve irşatları daha yoğundur.
İşte bu yoğunluk bile, dindar aile için "dindar eş" seçiminin lazım geldiğini ortaya koymaktadır. Giderek karmaşık bir hal alan toplum değerleri, aile yapısının geçmiştekinden çok daha sağlam olmasını gerekli kılmaktadır. Bilinen bir gerçektir ki, insanı üretici olduğu sürece değil, yaşadığı sürece değerli bulan, ona aile ortamında bakan bir aile kadar hiç bir şey mutlu edemez. Hangi darülaceze sakini gerçekten mutludur? Hangi huzurevindeki anne ya da baba gerçekten huzurludur?

İnkâr edilemez bir gerçektir ki, herkes evinde rahat eder. Evler ve aileler birbirlerine tahammül etmesini bilen sadakat ve feragat sahibi eşler sayesinde huzur yuvası olabilir.
Bu sebeple "aile yuvasını" geçici hevesleri tatmin ocağı olarak değil, sonuçları itibariyle öteki dünyaya uzanan, oradaki hayatın şeklini tayin eden "ebedi bir kurum" olarak görmek gerekmektedir. Böylesi bir bakış açısına sahip eşlerden oluşan aileler, daha doğrusu "dindar aileler" dünya için olduğu kadar gerçek istikbal için de güven kaynağıdır.
 
- Eşitlik değil, sadakat ve itaat
Sevgili Peygamberimiz, ailedeki denge, huzur ve mutluluğu sağlamak için on sahabe tarafından rivayet edilen bir hadiste hanımlara da şu gerçeği hatırlatmıştır; "Şayet ben bir insanın bir başkasına secde etmesini emredecek olsaydım, hanımın kocasına secde etmesini emrederdim" (Ebu Davud) Bu hadis üslup ve vurgu olarak ailedeki huzurun "sadakat ve itaat" noktasında toplandığını göstermektedir.

- Dünyada elde etmek için gayret gösterilecek üç kıymet
Sevgili Peygamberimiz İbn Mace'de geçen bir hadisinde, dünyada elde edilmesi için gayret gösterilmeye değer bulduğu kıymetleri; "Şükreden gönül, zikreden dil ve ahiret işlerinde kocasına yardımcı olan dindar hanım" olarak bildirmiştir.
Şuna da işaret edelim ki, dindar eş seçimini tavsiye eden hadis, dindar kişileri arkadaş edinmeyi de teşvik etmektedir. Burada erkeklere yönelik olarak söylenmiş olan "dindar olanı seç" tavsiyesi, aslında ve tabii olarak, hanımlara da yöneliktir. Onlar da evlenecekleri erkeklerde öncelikle "dindarlık" vasfını aramalıdırlar.

Ebu Hüreyre (ra)'den rivayet edildiğine göre Peygamber efendimiz şöyle buyurdu:

"Bir kadınla dört özelliği için evlenilir; malı, soyu, güzelliği ve dini için... Siz dindar olanını seçin"

Bu sebeple olmalı ki, ailenin kuruluşundan itibaren dikkat edilecek ana konular Sevgili Peygamber'imizin mübarek hadis-i şeriflerinde açıklanmıştır. Bunlardan bir kaçına işaret etmek gerekiyor. Peygamberimizin hadisi; eş seçiminde dikkate alınan dört unsuru, vakıayı tespit çerçevesinde saymaktadır. "Vakıayı tespit" demek, insanlar arasında adet olanı, olduğu gibi dile getirmek demektir. Yoksa "siz de öyle yapın" anlamında değildir. Nitekim Efendimiz açıkça Müslümanlara, eş seçiminde "dindar olanı" tercih etmelerini tavsiye etmiştir.

Güzelliğin, zenginliğin ve soyluluğun hem geçici hem de olumsuz gelişmelere ve didişmelere gebe nitelikler olduğu binlerce kez tecrübe edilmiştir. Ancak "dindarlık", bütün beşeri ve dünyevi özellik ve niteliklerin özünde ve ötesinde, her türlü şart altında faydası görülecek ve kendisiyle mutlu olunabilecek bir vasıftır. Dindar eş ve aile bazılarının sandığı gibi sadece sıkıntılı zamanlar için değil, mutlu ve sevinçli zamanlar için de aynı derecede gerekli ve geçerlidir.

Namaz kılacak vaktin yok değil mi?

Lütfen sonuna kadar okuyalım ve biraz düşünelim ...
Neden namaz kılmıyorsun???
Namaz kılmamak için bir sebebin mi var yoksa?
Ne olabilir ki namazdan önemli olan sebep???
Dur ben tahmin edeyim:



Namaz kılacak vaktin yok değil mi?

ama onların da yoktu...

Resimin üstüne tıklayarak büyütebilirsiniz.
 
ya bedir savaşına ne demeli:

savaş hiç durulmuyordu aksine gittikçe kızgınlaşıyordu, bu arada ikindi vakti çıkmak üzereydi, ama kılacak zamanda yoktu; karşılarında en az on katı düşman vardı.
kenara çekilipte namaza duramazdın, yada namazı kılmayacaksın di mi bence en kolayı bu...

ya onlar ne yaptı Peygamberimiz 300 kişilik ordusunu ikiye ayırdı yarısı geriye çekildi diğer yarısı daha ileri atıldı ve daha bir kuvvetle savaştı,
ve geriye çekilenler Peygamberimizin imamlığında namazı kıldılar, bitince de digerleri ile yerdeğiştirip onlar savaşmaya başladı diğerleri geri çekilip onlar da namazlarını eda ettiler...

sence onların zamanı varmıydı? ya da bunların...

ama o zamanlar bunlar yoktu değil mi?

 
 
ya da bu
 
 
Bu NAMAZI Tanıyormusunuz?
 
 
Resimin üstüne tıklayarak büyütebilirsiniz.
 
 
eee tek sebebin bu mu yani? başkaları da yok mu?

hem vakit bulsan bile nerde kılacaksın ki namaz yeri yok ki                   

evde değilsin zaten başka yerde yok değil mi?

sence onların yeri var mı?

 

Ya bu?

 

Bu da tutmadı başka bahanen yok mu?

Ya da yolculuk yapıyorsundur değil mi, kılacak yer yok ki olsa kılardın...


Peki, onların var mı?

 
Peki bunlar?
 
 

Bu da olmadı galiba?

Ya da çok yoğunsundur, çok işin vardır.  Hiç ayıracak vaktin yoktur değil mi?

onların da işi çok ama on dakika ayırabiliyorlar.

 
 
Ama senin bir dakikan bile yok değil mi?

Bir düşün bakalım bu kadar vakti ne için harcıyosun, dünyalık için değil mi?
İyi para kazanıyım, rahat yaşıyım, param pulum olsun hepsi bunun için mi?
Bir daha düşün sen, önce kim götürmüş bir bez parçasından başka bir şey, Orada rahat etmek için kim biriktirebilmiş veya götürebilmiş kazandıklarını?
Oraya gittiğinde ilk sorulacak soru ne biliyor musun?

Yaa, o zaman ne cevap vereceksin, vaktim yok diyemezsin, yer bulamadım diyemezsin, işim vardı diyemezsin değil mi?

belki şunu dersin: "bu kadar çabuk beklemiyordum ölümü yoksa kılacaktım ileride namazımı ve kaza namazlarımı da kılacaktım"... Ama senin yaşın genç daha yaşlanınca kılarsın değil mi? hem o zaman bol bol vaktin de olacak,
ya yaşlanmazsan...

i
 
ya sen namaz kılmadan, senin namazını kılarlarsa...
 
 
 

Bunlar kadar genç misin sen, ama bak onlar kılıyor neden?

 
 

namaza yetişmek için koşan bir çocuğa Hz.Ömer "sen daha çocuksun bu kadar telaş etmene gerek yok sen daha küçüksün namaz sana farz değil" demişti,
ve çocuk demişti ki: "Amca, amca!  Bu işin büyüğü küçüğü olur mu? Daha dün mahallemizde bir çocuk öldü. Üstelik benden de küçüktü. Ölüm denen gerçeğin büyük küçük ayırdığı yok. En iyisi her yaşta buna hazır olmalı. Hem bu yaşta Namaza alışmazsam, büyüyünce kılmak zor gelebilir."

sen hala gencim de...?


aaa olmadı hastasın değil mi onun için kılamıyorsun, özür dilerim...

Ama iyileşmen için namaz kılman gerektiğini biliyor musun? öyle dememiş mi Peygamberimiz "namazda şifa var" kalk bir kıl bakalım namazını hastalığın kalıyor mu o zaman???

Bak o da hasta üstelik kaç yaşına gelmiş...                                                          

(HİÇ UNUTMAM DEDEM ÖLÜM DÖŞEGİNDE DAHİ KILIYORDU)

 
 


ama ayakta duramıyorsun değil mi?
oturarak kıl, oturamıyorsun da (yatalaksın)
kafanla kıl o zaman, yoksa tamamen felç mi geçirdin (şimdi yırttın galiba) zannetme ki yırttın o zaman da gözlerinle kıl bak bu kadar kolaylık var, eminim başka bahanelerinde vardır... Değil mi?

yaaa boş ver hem sen niye namaz kılacaksın önemli olan kalp değil mi? senin kalbin temiz kılsan ne olacak ki?

O Güzeller Güzelinin kalbi kapkara mıydı, pislik içinde miydi de, ayaklarının altı şişinceye kadar namaz kılardı?

eee gördün mü kalbin Efendimizin kalbinden de mi temiz acaba???

Değil, değil mi?

bu da olmadı var mı başka bahanen kalmadı mı yoksa uyduracak bir şeyler?

Tamam, hepsini kılamıyorsun bari bir iki vakidi kıl olmaz mı?

O
da mı yok?

Bahanelerini dinleme(me)k isterim veya dur bunları da ben tahmin edeyim...

Sabah namazına uyanamıyorsun, sabahın köründe kim kalkacak ki uykunu mahvedeceksin değil mi?

 

Olmadı, gelelim öğleye, off öğle vakti o kadar telaş içinde namaza vakit mi ayıracaksın bir sürü işin gücün var yetişemiyorsun zaten, bir de namaz hiç olmaz. Bu kadar işin arasında namaz mı olur?

ama yemeğini yemeden öğleyi geçirmiyorsun belki de zevkini çıkara çıkara 1 saatte yiyorsun yemeği değil mi, yemek daha önemli değil mi???

ya ikindin ne olacak??

Dur, şimdi zaten yoruldun bütün gün işler hala bitmedi bu yorgunlukla namazını falan kılamazsın. Ama dedim ya az önce bir daha diyeyim ne demiş Peygamberimiz "hasta mısın, yorgun musun, çaresiz misin?,... O zaman namaz kılda geçsin bunların hepsi...

Ya akşam namazı???


oooo sende yaaa daha eve gidilecek, yemek yenilecek, zaten akşam vakti de kısa, yetişemiyorsun değil mi?

Evine 10 dakika sonra girsen ne olacak kaçmıyor ya ev, ama vakit gidiyor bir daha bulabilecek misin o vakti???

Yatsı namazını hiç sormayalım değil mi?


O saatte namaz mı kılınır insanın uykusu geliyor uykulu uykulu namaz kılınmaz ki...

Ama nedense başka zamanlar uykun gelmiyor, mesela bunlara bakarken hiç uykun gelmiyor değil mi?


eee bunlarda olmadı vakitlerin birinden bile sıyıramadın yakayı, Var mı başka bahanen benim aklıma bu kadarı geliyor, seninde aklına gelmiyor değil mi? Kalmadı çünkü başka bahane... Aslında var ben sana söyleyeyim mi üstelik bu sefer kesin kurtulursun namaz kılmaktan (zaten kılmıyorsun da) üstelik bir tane değil, ne mi dur söyleyeyim:

1: ÖLÜ İSEN

2: DELİ İSEN

3: ÇOCUK İSEN

4: HAYVAN İSEN

5: KÂFİR İSEN

ne dersin sıyırdın bu sefer ha?

ama yok, nasıl olur sen ölü veya deli değilsin, üstelik kocaman adamsın ve insansın, Allah  korusun kafirde değilsin eee demek ki neymiş namazdan kurtulamazsın................


Sana sesleniyorum ey insan boş ver sen nefsini o zaten hiç namaz kılmak istemez ki sen dinleme onu bak yukarda birden sıraladı bahaneleri sonuç ne peki? Koskoca bir hiç, yani gel namazını kıl uyma sen ona yoksa sende mi uyduracaksın bahane ama kalmadı ki bahane, niye mi namaz kılacaksın?     

 

Dur onu da söyleyelim:

S
en Müslümansın değil mi? (elhamdülillah) eee kanıtın ne nasıl ispatlarsın bana Müslüman olduğunu, tabi ki namaz kılarak İslam demek namaz demektir namaz dinin direğidir onun için...


bir de gözünü çevir de bak etrafına

 şimdi gel ne dersin artık başlayalım mı namaza?
haydi Mevlana ca namaz kılmaya var mısın??


onun gibi secde ede ede seccadeyi lime lime etmeye var mısın?

Veysel Karani gibi geceleri gündüzleri namazla geçirmeye var mısın?
Öyle güzel bir namaz kılarmış ki mübarek bir geceyi sadece kıyamda, bir gece sadece ruküda, bir gece sadece secdede geçirirmiş...


Hz. Ali gibi, savaşta yediği okun acısından çıkaramıyorlar, ancak Hz. Ali namaza durunca çıkarıyorlar hem de kılı bile kıpırdamıyor, soranlara da "biz namaz kılarken can kuşumuzu salıveririz" demiş, var mısın böyle namaz kılmaya?,..

Hz.Rabia gibi, gözlerinde yaş kalmayıncaya kadar namaz da ağlamaya var mısın?

ve O GÜZELLER GÜZELİ, namazı en güzel kılan O kimse onun gibi Kılamazdı, var mısın onun ümmeti olarak namaz kılmaya?

Biliyorum sen onlar gibi namaz kılamazsın, onlar gibi olsan zaten bahane uydurmaz, namaz kılmak için kendine yollar arardın bu zamanda... nasıl mı namaz kılacaksın?

Öyle bir namaz kılacaksın ki ezanı okuyan Bilal-i Habeşi olacak, namaz kıldığın yer Mescid-i Haram (KABE) olacak ve imamın Hz. Muhammet Mustafa (SAV) olacak ve Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz.Osman, Hz.Ali ve sahabeyle birlikte namaza duracaksın....

Öyle bir namaz kılacaksın ki, sırat köprüsünün üzerinde olacaksın aşağısı cehennem ve karşında YÜCELER YüCESİ Allah  TEALA (CC) ve meleklerle saf tutarak...

öyle bir namaz kılacaksın ki mevlana'ca:

 

Namaza tekbirle girmek,"İlahi, biz Senin huzurunda kurban olduk!" demektir. Tekbir getirerek kurban kesildi gibi, tekbirle namaza başlamak da, "Allah'ım canımız Sana feda olsun!" anlamındadır.

Namazda kıyama durmak, Allah'ın huzurunda kıyametteki muhasebeyi hatırlatır. Kul, biraz sonraki hakkıyla yerine getiremediği kulluğundan ve işlediği günahlardan dolayı, utancından ayakta durmaya dermanı kalmaz, rükuya eğilir.

Başı rükûda iken "Hakk'ın suallerine cevap ver" diye İlahi ferman gelir. Kul, rükûdan başını mahcup olarak kaldırır. Ayakta duramaz, yüzüstü secdeye kapanır.

Tekrar ona, "Secdeden başını kaldır! Yapmış olduklarından haber ver" diye ferman gelir. O, yine mahcup bir halde başını kaldırsa da, tekrar yüz üstü kapanır.

 
Aslında sen namazı Kâbe de kılıyorsun biliyor musun? Evet, sen o safın içindesin aslında, ilk saf Kâbe'nin etrafını çeviren ilk halkadır ve sende gittikçe büyüyen bu halkanın içindesin, bu safın içindesin sen namazı orda kılıyorsun, sadece biraz arka saflardasın o kadar, inşaallah  ön saflarda da kılmak nasip olur...

var mısın böyle namaz kılmaya?

hadi ey kalbim durma artık tövbe et ve Yaratanına en güzel hamdını sun, temizle kalbini pislikten, dünyalıktan ve kula yakışır bir şeklide MEVLA'ya yaklaş...


hadi be ruhum hadi be kalbim uymayın siz o nefsime o hep konuşur ve sizi kötüye götürür, siz ondan güçlüsünüz, siz ona hükmedersiniz hadi kırın onun gücünü

biliyorum yapacaksın sen bunu hadi o zaman bak Bilal-i Habeşi ezanı okumaya başladı



haydi şimdi namaz zamanı, haydi şimdi kurtuluş zamanı...

KURTAR KENDİNİ...


2 Aralık 2008 Salı

nörolojik test

1-Aşağıda C'yi bulun. imleç yardımı almayın.

OOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOCOOOOOOOOOOOOOOO
OO OOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOO
OOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOO

2- 

 Eğer C'yi bulduysanız, şimdi de 6'yı bulun

9999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999
9999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999
999999999999 9999999999999999999999999999999999999999999999999999999
9999699999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999
9999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999
9999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999


3- 
Son olarak N'yi bulun biraz daha zor gibi..

MMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMNMMMM
MMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMM
MMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMM
MMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMM
MMMMMMMMMMMMMMMMMMM


 
Bu bir şaka değildir. Üç testi de geçebildiyseniz, Nöroloğunuza yıllık ziyaretinizi iptal edebilirsiniz.
Beyniniz muhteşem çalışıyor ve Alzehimer hastalığından uzaktasınız.

1 Aralık 2008 Pazartesi

3 adımda beynini TEST et !

Tıkla, 3 adımda beynini <b>TEST</b> et !
Bu gerçek bir nöroloji testi... İşte beyninizin durumunu test etmek için pratik bir fırsat...
 
3 adımda beyin testi
Bu gerçek bir nöroloji testidir. Eğer kendinizi hazır hissediyorsanız ilk soru için tıklayın


3 adımda beyin testi
3 adımda beyin testi
Aşağıdaki metinde 'C'yi bulun. İmleç yardımı almayın!


3 adımda beyin testi
3 adımda beyin testi
Eğer C'yi bulduysanız, şimdi de 6'yı bulun...


3 adımda beyin testi
3 adımda beyin testi
Son olarak N'yi bulun, biraz daha zor gibi...


3 adımda beyin testi
3 adımda beyin testi
İlk iki şık için verilen süre ortalama 10 sn, son şık için ise 15 sn... Bu süreler içinde bulmayı başardıysanız testi geçtiniz demektir. Beyniniz muhteşem çalışıyor ve Alzheimer hastalığından uzaktasınız. Tebrikler!


3 adımda beyin testi