20 Ekim 2008 Pazartesi

NAMET DOMUZ ETLERİ

Ömer KIZILIRMAK
TÜBITAK-SAGE Planlamalar ve Kalibrasyon Birim Amiri

Diye birisi yok. Tübitak sitesinde aradım.

TUBITAK'ın oturup böyle bir rapor yayınlayacağına kaç kişi inanıyor acaba?

Burada yazılanların doğruluğunu veya yanlışlığını değil, yöntemin yanlışlığını konuşuyorum. Uydurma bir kişi üzerine bina edilen böylesine önemli bir konu, doğru bile olsa inandırıcılığını yitiriyor.

Aşağıda bir alıntı var, lütfen okuyunuz:

"Bu mail bana birkaç yıl önce gelmişti. Ben de büyük bir duyarlılık göstererek bunu mail listeme forward ettim. Tabii onlar da kendi listelerine..
Böylece bu mail de diğerleri gibi geometrik şekilde adeta virus gibi internet ortamında çığ gibi çoğaldı dağıldı.
Ama hiçbirimiz tabii bugüne kadar ben de dahil olmak üzere olayın doğruluğunu sorgulamadık. Bunun en başta kendimiz, mailde adı geçen firmalar, ve en önemlisi o raporun altında adı geçen kişi açısından ne tür sorunlar yaratacağını hiç kimse hesap etmedi.
Öncelikle ben şahsen adı geçen firmalardan birinin yöneticisi olsam bu krizi kazanca çevirirdim. Basını yanıma alır, bu yazıyı yayınlar, olayın muhatabından belge ve bilgilerini isterim. Ayrıca firmanın bundan zarar gördüğü gerekçesiyle çok yüklü tazminat davaları açardım.
Bu şekilde hem firmamı temize çıkarır, hem de çok pozitif ve sıfır maliyetle firmamın reklamını yaparak güvenirliğini perçinlerdim.
Bu olay bile kullanmasını bilen firmalar için bir fırsat olarak ortaya çıkıyor."


TUBITAK SPAM, Dezenformasyon ve Hoax Mail Bilgilendirme ve Toplumu Aydınlatma Kurulu Üyesi

Süleyman YERSEN

19 Ekim 2008 Pazar 21:21 tarihinde SIRAT <sirat.i.mustakim@gmail.com> yazdı:

Sizce Ben Domuz Eti Yemedim Diye Biliyormusunuz  ?

HADI SIMDI DE BILMEDIGINIZ YERDEN ET ALIN VE BILMEDIGINIZ YERDEN YEMEK YIYIN BAKALIM...'

Gaziosmanpasa Hacimasli köyü domuz çiftligi'nin sulari ve kati atiklari 300 metre mesafedeki Sazlidere Baraji'na akiyor. Baraj on milyon kisinin su ihtiyacini karsiliyor. Çiftlikte 5 bin domuz var.
Türkiye'deki domuz çiftliklerinde yillik 3 milyon kg. civarinda et üretiliyor. Bu rakam neredeyse kirmizi et üretiminin yarisi. Üretilen domuzlar otellere, yemek fabrikalarina ve marketlere 'kiyma' seklinde satiliyor. Domuz etini Salam, sosis olarak da piyasaya sürmek en sik kullanilan yöntem.
Peki neden domuz?
'Dinen yasak olmasina, Türk yemek kültürüne aykiri bulunmasina ragmen neden domuz cazip bir konu?'
Çünkü domuz yetistiriciligi kârli bir is. Domuz üretken bir hayvan. Cinslerine ve yasina göre yilda bir, iki, bazen de üç kez ve her batinda 15-20'ye kadar varan yavru dünyaya getirebiliyor. Bir domuz yilda iki kez dogum yapsa, her batindan 10 yavru yasasa, 20 sene yasayan bir domuzun 400 yavrusu oluyor. Ve dahasi yeni dogmus bir domuz 4-5 ayda 100 kiloya kadar çikabiliyor.
Normal Sartlarda evcil bir domuzun yüzde 30'u yag olarak ayrilabilmekte iken bu rakam bazen yüzde 50'yi bulabiliyor.Yani 150 kg'lik bir domuzdan 75 kiloluk yag elde edilebiliyor. Bu da dana yada koyuna göre tercih edilmesinde önemli bir etken.
Beslenmesi kolay, cam disinda -les dahil- her seyi yiyebiliyor. Her domuz da ortalama 80-100 kiloya ulastigi zaman kesiliyor. Kaba bir hesapla sadece bu çiftlikten yilda yaklasik 1 milyon kg. et çikiyor.
Bu etlerin hangi kanalla, nerelere satildigi meçhul. Diger çiftlikler de göz önüne alindiginda Türkiye'de yaklasik 3 milyon kg domuz etinin piyasaya degisik yollarla sürüldügü ortaya çikiyor.
Türkiye'deki toplam kirmizi et tüketiminin de 6 milyon kg. oldugu göz önüne alinirsa tablonun vahameti daha da netlesiyor. Kilosu 1 ile 3.5 milyon lira arasinda satilan bu domuz etlerinin agirlikli olarak kiyma, sucuk, salam ve sosis olarak satildigi dile getiriliyor. Çiftlik çalisanlarindan Ismail Türk'ün verdigi bilgiye göre kesilen etler toplu olarak büyük otellere, yemek fabrikalarina kiyma ve sosis gibi ürünler olarak satiliyor.
Bu ve benzeri çiftliklerden resmi olarak bes firma domuz satin aliyor:
Çerkezo, Polonez, Nuta, Namet ve Sütte ...
1.
Çerkezo aldigi ürünleri Salam Sosis olarak piyasaya sürerken ayni zamanda Tesvikiye'deki Sarküterisinden de nihai tüketiciye ulasiyor. (ki bu firmanin bir de TADET adi altinda otellere ürün sattigi bir markasi daha bulunuyor...) Ayni zamanda butik magazalarda ve ulusal zincir magazalarda satilan BONUS markali ürünlerin üreticisi de ÇERKEZO...
2- Ayazaga'daki Çerkezo'nun hemen yaninda üretim yapan
SÜTTE firmasi da salam, sosis ve jambonlarini markasiyla satiyor. Ancak bilinen bu firmalar ürünleri çesitli zamanlarda farkli isimlerde piyasaya sürüyor. Daha önce Sütte olarak piyasaya sürülen domuz mamulleri son dönemde PIGGY adiyla satiliyor. Üstelik ünlü Amerikan fast food zincirlerinden Little Caesar's Pizza tam 10 yili askin süreden beri et mamullerini SÜTTE firmasindan temin edip bizlere bir güzel yediriyor.
3-
POLONEZ 5 yil öncesine kadar resmi olarak domuz ürünleri imal edip MIGROS'larda açik açik ürünlerini satarken, son yillarda %100 dana etinden ürünler imal ettigini iddia ediyor.
'Peki ya bunlari göz göre göre magazalarinda sattiran satin alma müdürleri aldiklari rüsvetin yani sira bu milletin vebalini aldiklarini da biliyorlar mi sizce?'

POLONEZ'in ciddi anlamda piyasaya yayilmasindaki en büyük faktör MIGROS' tur . O dönem Migros'un et mamulleri satin almasinda olan (Su an oyuncak reyonunda satin almacilik yapan) Coskun bey'in büyük paralar karsiliginda POLONEZ'le isbirligi içerisinde oldugunu ve bizzat domuzlari bizlere yediren kisi oldugunu biliyor muydunuz?
Peki ya
Migros'ta çalisan tüm tezgahtarlarin eksiksiz olarak her ay sonunda POLONEZ 'in sahibi MUSTAFA AKKAS beyden (veya satis müdürü sifati ile çalisan ALI ÖZYAVAS'tan) maaslarini ve primlerini (bizlere sattiklari et mamulleri üzerinden ) aldiklarini biliyor muydunuz?
Peki
METRO GROS MARKETLER'in (Su anki degil bir önceki) satin almaciligini yapan kisinin Su an BAGDAT CADDESINDE bulunan Polonez - Barbekü restoranlari'nin sahibi oldugunu biliyor muydunuz?
Peki Izmir'in kalesi olarak görülen
KiPA Marketler'in satin almaciligini yapan bayanin Polonez'in resmi hissedari oldugunu biliyor muydunuz?
PEKI AMERIKAN FAST FOOD ZINCIRI
DOMINO'S PIZZA ve ALMAN EKOLÜ DR.OETKER PIZZALARIN IÇERISINDE POLONEZ ET MAMULLERININ KULLANILDIGINI BILIYOR MUYDUNUZ?
PEKI
GIMA MARKALI VE PIYASALARDA SATILAN OPI MARKALI ÜRÜNLERI POLONEZ'IN ÜRETTIGINI VE BUNUN KARSILIGINDA NE KADAR PARA YEDIRDIGINI BILIYOR MUSUNUZ?
'Peki, sizce Türkiye'de domuz eti yemeyen insan kalmis midir?'
4-
NUTA öncelikle 7 TEPE markasi ile taninmakla beraber Güneydeki - Her sey dahil - tatil köylerinin bir numarali tedarikçisi, e tabi yabanci turistlerin yaninda yerli turistlerde güme gidiyor. Bu firmalar özellikle büyük alisveris merkezlerinde ayri bir stant açiyorlar. Ancak küçük Sarküterilerde karisik olarak duruyor ve birçok tüketici farkina varmadan domuz ürünlerini satin alabiliyor . Üstelik isin ilginç tarafi bu firma Simdi de firma tanitim cd si hazirlamis Carrefour gibi büyük hipermarketlerde ne kadar hijyenik üretim yaptigini anlatiyor. Ama 7 TEPE SOSIS hafta sonlari marketlerde KDV dahil 2.900 YTL ye satiliyor.
Çünkü maalesef bu adamlar sosislerin içerisinde hayvan küspesi gibi lafini bile etmek istemedigimiz katkilar kullaniyorlar . Domuz hammaddeli salam ve sosislerin kesiminin yapilip piyasa sürüldügü bir baska yer de
NUTA'nin üretimini yapan kisinin islettigi Dolapdere'deki imalathane. (IDEAL markali salam sosis imalatçisi )
5-
NAMET ünlü EMINÖNÜ HASIRCILAR ÇARSISININ IÇINDE yillardir taninan NAMLI PASTIRMACI'nin modern hali !!! Su an modern(!) üretim tesisleri BAYRAMPASA MEGACENTER (GIDA HALI) içinde derme çatma bir imalathaneden öteye geçemeyecek konumda olan ve üretim kapasiteleri aylik -günün 24 saati çalistiklarini düsünürseniz- 70 tonu geçemeyecek olan bu imalathanede NAMET ayda 270 ton et mamulü üretiyor ve satiyor.
Bu aradaki 200 tonluk kapasite açigini ise ISTANBUL DISINDA ne id ügü belirsiz imalathanelerde, merdiven alti firmalarda üretim yaptirip üzerine ' %100 NAMET KALITESI' bastiktan sonra (üretim yeri olarak BAYRAMPASA'daki adreslerini gösteriyorlar) bizlere afiyetle yediriyorlar.
Carrefour
ve diger tüm zincir magazalarda POLONEZ'in uyguladigi benzer taktikleri uygulayan NAMET bugün kapasitesinin 3 kat üzerinde üretim yaparak gururla ülkemizi temsil ediyor.
Peki, Cem Yilmaz'in dedigi gibi janjanli ambalaja sahip
NAMLI pastirmalari'nin sahipleri olan Engin ve Esen Mepa kardeslerin ayni zamanda Çorlu'daki domuz çiftliklerinin yari hissesine sahip olduklarini da biliyor muydunuz?
2000 yilinda patlak vermis olan kaçak buffalo etlerinin de NAMLI pastirmalari'nin sahipleri olan Engin ve Esen Mepa kardesler tarafindan getirildigini hatt a Bayrampasa'daki imalathanelerinin gazetecilerin ve kameralarin gözü önünde basildigini, Engin Mepa'nin Show TV'ye, o dönemin 1 trilyon lirayi kendi elleriyle hediye ettigini, sonra da Milliyet, Hürriyet ve Sabah gazetelerine verdikleri dev ilanlarla tüm olanlari ve baskinlari yalanladiklarini biliyor muydunuz?
NAMLI
Pastirmalarinin hem % 5 hissesine sahip olan, hem de imalat müdürlügünü yapan Muzaffer adindaki sahsin ayni dönemde kardesi ile Bagcilar semtinde açmis oldugu imalathanede at ve esek etinden yaptigi pastirmalari dilimleyerek zincir marketlere sattiklarini biliyor muydunuz?
2004 yilinda da Ugur Dündar ekibi tarafindan basilarak ekranlarda gösterildigini hatirlayabildiniz mi?

Domuz konusunda herkes topu baskasina atiyor. Bu noktada tüketicinin yapmasi gereken seyi Çevre Saglik Il Müdürlügü Gida ve Çevre Kontrol Subesi
Müdürü Irfan Yilmaz özetliyor;
'- Piyasadaki etleri denetlemek mümkün olmuyor.'
'Kisacasi ne yediginize dikkat edin. Çok emin olmadiginiz bilmediginiz markalarin ambalaj güzelligine kanmayin.'

 

Ömer KIZILIRMAK
TÜBITAK-SAGE Planlamalar ve Kalibrasyon Birim Amiri

17 Ekim 2008 Cuma

Kan Vermeyi Önemseyin!!!

Yetersiz kan bağışı nedeniyle her yıl yunanistana kan hapları için milyarlar ödediğimiz biliyor muydunuz?
ve yunanıstan da BİLE 18 yaşına giren her gencin ilk yapmaya başladığı şeyin kan bağışı olduğunu biliyor muydunuz?
....

dünyanın çalkalandığı bir kriz döneminde kaybedilen bu paraları
çok daha önemlisi kana ihtiyacı olan ve ölümle pençeleşen hastaları lütfen daha fazla bekletmeyelim
duyarlılığından ve sağ duyusundan emin olduğum değerli öğretmen arkadaşlarım her zaman olduğu gibi örnek olmak yine bize düşüyor
tabiki yaparak ve yaşayarak
hepinizin duyarlı davranacağından eminim
saygılarımla...



Tamamıyla yeni Windows Live Messenger ailesine katıl Buraya tıkla!

8 Ekim 2008 Çarşamba

Su damacanaları öldürüyor !!!

Su damacanaları öldürüyor

Bir dahaki sefer su satın alırken evinize gelen plastik damacananın altına dikkatlice bakın.

Eğer damacananın altında üçgen geri dönüşüm logosu içinde 3 veya 7 rakamını görüyorsanız bu damacanalar sağlığınız açısından tehlike yaratıyor anlamına geliyor.
 
Bu geri dönüşüm işareti, damacananın yüksek oranda kimyasal madde içerdiğini gösteriyor. Özellikle de vücuda iki kat daha fazla zarar veren 'biesphenol A' nın yüksek olduğunu gösteriyor. BPA olarak da bilinen 'biesphenol A' kalp sağlığınızı bozuyor ve diabet riskini iki kat arttırıyor.
 
ABD'deki Peninsula Tıp Fakültesi'nde yapılan araştırmalar, BPA'ların karaciğer rahatsızlıklarıyla da bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor.
 
İngiltere Gıda Standartları Enstitüsü'nün açıklamasına göre gün içinde almış olduğunuz BPA miktarının vücut ağırlığınızla dengeli bir uyum içinde olması gerekiyor. Sahip olduğunuz kilo başına günde 50 mikrogram kimyasal madde 'normal değer' olarak kabul ediliyor. Yani eğer vücut ağırlığınız 60 kilogram ise gün içinde alabileceğiniz en üst limitin 3000 mikrogram olması gerekiyor. Bu rakamın üstüne çıktığınız anda kalp, diabet ve karaciğer riskiniz iki kat artıyor.
 
Yüksek kolesterol, kan şekeri düzensizliği, yüksek kan basıncı, kanser ve nörolojik problemlerle de bağlantılı olduğu düşünülen BPA'nın vücuda zararı araştırılmaya devam ediliyor.
 
Amerika'da sağlıklı insanlar üzerinde yapılan araştırmalarda altı yaş üstündeki her on kişiden dokuzunun risk taşıdığı ortaya çıktı. Çünkü gün içinde kullandığınız birçok plastik malzeme BPA içeriyor. BPA kimyasal maddesi bebek biberonundan plastik şişelere kadar yüzlerce plastik malzemede bulunuyor. Konserve kutuları ve hatta CD'ler de buna dahil.
 
Eğer suyunuzu damacana veya şişeler içinde alıyorsanız altındaki üçgen logonun içinde "1" rakamı olmasına dikkat edin. Bu rakam damcananın BPA içermediğini gösteriyor.


Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!

7 Ekim 2008 Salı

Empatin mi Var, Derdin Var!




Ne görüyorsan o!

Baktiklarinizdan korkun! Evet yanlis okumadiniz. Bugunku baktiklariniz yarinki sizi olusturacak. Gozler en tehlikeli kopyalama, en sinsi degisim enstrumanidir. Siz, sadece bakiyorum ama onaylamiyorum derken, o icerde gordugune dayanan bir siz insa etmek uzere icraata baslamis!

Gunler sonra bir de bakiyorsunuz ki, o cok kizdiginiz sekillerin bir aynasi olmussunuz da donup kime kizacaginizi bilemez hale gelmissiniz.

Empatin mi var, derdin var!

Sekilcilik. Hep ucuzlukla ayni anlamda kullanmisizdir kendisini. Seklin baska ic dunyanin baska olacagi, ya oldugun gibi gorun ya da gorundugun gibi ol ahlakî ogretisi senelerdir butun ahlak sistemlerinin soy agaci olarak yukselegelmistir.

Bu soy agaci, baskalarini yargilarkense dar agaci kiligina girmis ve guclu bir diyalektik enstrumani olarak kullanilmistir. Kardesim sen hem boyle boyle diyorsun hem de soyle yapiyorsun, oldu mu simdi! bir tur gol atma repligi olarak butun munazaralarda karsimiza cikiverir. Bu ogretinin de yargilamalarin da temel teorisi ic dunya ile seklin ayni sazin farkli telleri olabilecegi, ayri sesler verebilecegi, aralarinda aslinda herhangi bir bag olamayabilecegi dusuncesine dayanmaktadir.

Ancak modern psikoloji artik bunun boyle olmadigini, ic dunyayla sekil arasinda kopmaz ve oldukca da guclu bir bag oldugunu iddia eder. Evet sekiller aslinda ruhunuza takilan cengel gibidir, sizi eninde sonunda istedigi kivama ceke ceke surukler. Ve bir bakarsiniz ki bir noktadan sonra siz de gordugunuz ya da gorundugunuz seklin bir parcasi olmak bir yana iciyle disiyla bizzat o olmussunuz.

Oldugunuz gibi gorunmeyi iradi bir savasla becerememisseniz, bunyeniz sizi otomatikman gorundugunuz gibi olmaya dogru cekistirecektir. Gordugunuz/gorundugunuz sekil eninde sonunda mutlaka bir ruhsal catlaginizdan iceri sizacak ve damla damla sizi kendisi yapacaktir. Ustelik sizin disinizi icinize uydurmakla ilgili yuksek irade gerektiren bir mucadeleniz de yoksa, bu sanildigindan da kolay olacaktir.

İste toplumlarin bireylerinin yavas yavas birbirlerinin kopyasi olmaya baslamasi ve her toplumun birbirinden ayrilmasinin sebeplerinden biri de budur. Sizin toplumunuzda belki kisi sayisi adedince ic dunya vardir, ancak yine o toplum icindeki kisilerle birlikte teneffus ettiginiz ortak sekillerin sayisi cok daha azdir.

TV kanallari, sokaklar, evler, gazetelerinizin size bakan yuzu sizin ic yuzunuz kadar cesitlilik gostermez. İste bu sekiller sizin ic dunyaniz icin bir cekic vazifesi gorur. Adim adim sivriliklerinizi, sizceliklerinizi torpuler ve sizi birbirinize benzetir. Ve kultur denilen sey boyle olusur. İste gordugunuzun esiri olmak da boyle bir seydir.

Gördüğünüze dikkat edin, yarınkı sizi anlatır!

Goruldugu gibi sosyolojik sandigimiz bu benzeme fenomeninin ayaklari gayet psikolojik temellere dayanmaktadir. Mesele dominantin kim olduguyla ilgilidir ve sekiller yani disaridakiler dominant olma konusunda her zaman acik ara onde gitmektedir. Soyut seylere gore daha baskin ve guclu olan sekiller sizin soyutluklarinizi (kisiliginizi) torpuler, kendisine benzeyen bir siz portresi cizer.

Bu ayni zamanda su demektir; gordugumuz sekiller her ne kadar bizim onayladigimiz sekiller olmasa bile, TVde seyrettiginiz dizi onaylamadiginiz bir hayati sahneliyor, spor programcisi onaylamadiginiz bir uslupla konusuyor, gazetenizdeki kadin onaylamadiginiz bir kiyafeti tasiyorsa da, siz onaylamamaniza karsin onlari hayatiniza her sokusunuzda gizli bir kabullenmenin fitilini yakmis oluyorsunuz! Bu fitil yanmaya devam ettikce sizin seklinizin yani davranislarinizin o sekli kopyalamasina sebep olacaktir.  

Çünkü beyniniz davranislarinizi lego mantigiyla insa eder. Gordugunuz her goruntu beynin arsivine girer, bir sonraki davranisini insa ederken kullandigi referans parcalardan biri olur. Zihninize disaridan akan bu lego parcaciklarinin sizin seklinizi, sizin yasantinizi olusturma ihtimali cok yuksektir, cunku bilincdisinin kopyalama gucu akil almazdir.

Bilincinizin bu sekilsel baskilara direnmekle yetinmeyip karsisindaki sekli de degistirmesi, ya da en kotu ihtimalle net bir reddetmeyle arasina cizgi koymasi sizin siz olarak kalabilmeniz adina hayati onem arz eder. Tam da bu noktada Hz. Peygamberin Bir kotuluk gordugunuz zaman elinizle, gucunuz yetmezse dilinizle, ona da gucunuz yetmezse kalben bugz ediniz. sozunun ne kadar saglam bir psikolojik temele dayandigini goruruz. Bu paralelde TV kumandasini nerede sakladiginizin (mumkunse cocuklarin ve nefislerin erisemeyecegi yerlerde) onemini varin siz hesap edin. TVniz dinamik bir ayna gibidir, ilk baktiginizda onda kendinizi gormezsiniz ama yavas yavas onu ona aynalarsiniz.

Evet iste bu elinizle degistirmediginiz sekiller, gordukleriniz adim adim gorunme sekliniz olur. Ama olsun diyeceksiniz belki, Benim icim temiz! Bu sekilleri kopyalayan ben de olsam bunlar sadece basit ici bos suretler benim icin. Ben ruhsal dinamiklerimi iyi kontrol ediyor muyum mesele budur. diyeceksiniz. Biz de diyecegiz ki maalesef durum yine oyle degil.

Kopyalamayın, aynısı olursunuz

Kopyaladiginiz sekiller sizde o sekillerin sahibine karsi empati yapma duygunuzu kasiyacaktir. Empati, karsinizdaki kisinin ne hissettigini anlamak icin gecici sureligine onun gibi dusunmek, onun gibi hissetmek cabasidir. Buraya kadar iyidir ama fazla empati kupune zarardir. Sizi sizlikten cikarir, karsinizdaki yapar. Soyle soyleyelim kendinize davranislari itibariyla reddettiginiz bir karakter secin. Ve bir karar alin, 1 hafta boyunca sadece seklen bile olsa onun gibi giyinin, onun gibi davranin, onun gibi oturun, onun gibi kalkin. Bu siz istemeseniz bile otomatik olarak bir empati mekanizmasini baslatacaktir. Ve siz haftaya onu daha cok anlamis, davranislarinin ardindaki duygu duruma daha cok dokunmus olacaksiniz. Ve bu dokunma, yaklasma gecici sureligine olmazsa uzun donemde onlasma olacaktir. Deneyin gorun.

Hz. Peygamberin metodolojisi

Son olarak Hz. Peygamberin bunu bir ruh terbiye metodolojisi olarak enfes sekilde degerlendirdigini soylemeden gecmek imkânsiz. Hz. Muhammedin kendi devrindeki butun dusunceleri icerik olarak reddetmekle kalmayip, sureten dahi reddetmesi ve ayri bir sekiller dunyasini da niyetlerin pesine takmasi enteresandir.

Efendimizin devrinde digerlerinden farkli olarak giyinmesi, sakal birakmasi, saclarini uzatmasi, Yahudiler cuma oruc tutuyorsa o gun tutmamasi, putperestler gunes dogarken ibadet ediyorsa bu zamanlari ibadet icin kerih ilan etmesi, vb. sadece sekle dayali bile olsa farkli davranis secenekleri ortaya koymasi bir taraftan ameller niyetlere goredir kaidesini ortaya koyarak niyetin altini cizerken diger taraftan sekillerin niyette yapacagi manipulasyonu onleme hamleleri olarak okunabilir.

Bunun yaninda; Kuran okurken seklen bile olsa aglamakli olarak okumayi tavsiye buyurmasi, seytan bir mekanda sizi rahatsiz ettigi zaman yer degistirmenizi tavsiye etmesi, hac ibadeti esnasinda Hz. Muhammed, Hz. İbrahim, Hz. Hacerin davranislarinin aynisinin tekrar yapilmasiyla ilgili sekilsel rituellerin bu ibadetin bizzat kendisini teskil etmesi, ihrama girmenin seklî bir arinma, seytan taslamanin seklî bir reddetme toreni olmasi, daireyi daha da genisletirsek Efendimizin su icmekten yatma sekline kadar her ibadet ici veya disi davranisinin sadece seklen bile taklit edilmesinin bir ibadet kategorisinde degerlendirilmesi Onunla seklin ortakligina dayanan bir tur telepati kurulmasina dayanir ve bu da sekille ic dunya arasindaki derin baglantiyla ilgilidir. Once seklen taklit edersiniz sonra ruhen teyit edersiniz, etmektesiniz…

ERHAN ÖZDEN  Zaman / Gençlik


 





Yeni nesil Windows Live Services'ı ücretsiz edinin. Buraya tıkla!

Ender Saraç:Allah’ın 99 İsmini Zikretmek İnsana Huzur Veriyor

Sağlıklı yaşam, doğal tıp, doğru beslenme, obezite, stres gibi konularda gelir seviyesi yüksek kesime danışmanlık yapan Dr. Ender Saraç, Allah'ın 99 ismini yani Esmaü'l-Hüsna'yı zikretmenin insana huzur verdiğini söylüyor. Merhametsizlere 'Er Rahim' ve 'Er Rahman', aşırı sinirlilere 'El Halim', yaşamında sevgi ve muhabbeti az olanlara 'Ya Vedud', nereye gideceğini bilemeyenlere 'El Hadi', sıkıntı içinde olanlara 'El Vekil' ismini zikretmelerini tavsiye eden Saraç, "Allah'ın isimlerini zikretmek, meditasyon ve diğer enerji teknikleri gibi pozitif enerji verebilecek etkili bir yöntem. Bu doğru olarak yapıldığında insanın içinde eksik olan enerjileri tamamlar, zarar veren enerjileri de törpüler ve kişiyi rahatlatır. Esmaü'l-Hüsna ile yapılan zikir, beynin bazı merkezlerinde birtakım enerjileri daha çok aktive eder. Zikirden elde edilecek maddi ve manevi güç, diğer insanların acılarını hafifletmek, topluma daha yararlı olmak için kullanılmalı." diyor.
 
Dr. Ender Saraç, hepimizin bildiği gibi uzman bir hekim. Sağlıklı yaşam, doğal tıp, doğru beslenme, obezite, stres gibi konularda gelir seviyesi üst düzey grubuna yıllardan beri hizmet veriyor. Mısır'ın piramitlerinden Hindistan'ın aşramlarına, Kâbe-i Muazzama'dan Vatikan'daki Katolik kiliselerine kadar birçok yerde araştırmalar yapan Saraç, Doğu kökenli yoga, meditasyon, reiki gibi enerji tekniklerini incelemiş ve deneyimlemiş bir doktor. Bugüne kadar 100 bine yakın hasta bakan, birçok kitap yazan, kitapları çok satan bir yazar aynı zamanda. Ender Saraç kısa bir süre önce "Ruhsal Gelişimimiz ve Kader" adı altında bir kitap piyasaya çıkardı ve kitabında Allah'ın 99 ismi Esmaü'l-Hüsna'yı zikretmenin bir enerji tekniği olduğunu söyleyerek bütün dikkatleri üzerine çekti. Saraç, kitabında Esmaü'l-Hüsna'nın insanın ruhsal gelişimine nasıl katkıda bulunduğunu yazıyor. Kendini biraz katı ve merhametsiz hissedenlere "Er Rahim" ve "Er Rahman", aşırı sinirli olanlara "El Halim", yaşamında sevgi ve muhabbet az olanlara "Ya Vedud", nereye gideceğini bilemeyenlere "El Hadi", içinden çıkılamayan bir durum karşısında "El Vekil" ismini zikretmelerini söylüyor. Ayrıca her burcun etkilendiği isimlerin neler olduğunu anlatıyor. Mesela İkizler burcunun baskın isimleri; Es Semi, Eş Şehid, El Mukaddim, El Basir.
 
Tıp fakültesinden yeni mezun olduğunda doktorluğun sadece 'reçete yaz, tahlil iste' gibi eylemlerden ibaret olmadığını düşünerek araştırmaya başlayan Saraç, "Başka bir derinliği vardır diye hissediyor, hatta biliyordum. Ama çok gençtim, yeterince bilgim yoktu. Bu nedenle adını koyamıyordum." diyor. Saraç, 18 yıllık bir çalışmanın ürünü olan kitabı için, "İçimde uyanan ve tecrübelerimle geldiğim noktanın kaleme dökülmüş halidir." yorumunu yapıyor. Saraç, kitabının ne dini ne de siyasi bir çalışma olmadığını söyleyerek aslında akılda soru işareti bırakıyor. Çünkü bir Müslüman için esmaları zikretmenin ilk amacı Allah'ın rızasını kazanmak. "Zikri ve esmaları dinden bağımsız bir şey gibi insanlara sunmak doğru mu?" sorumuza şöyle açıklık getiriyor: "Dinden soyutlamıyorum. Bu evrensel bir bilgidir. İnsanlığa yararlı olabilecek enerji inanç sistemimizde var. Bırakın pek çok insan bunların tadını alsın. Şifasını, nurunu öğrensin. Ondan sonra seçimi kendi yapsın. Pek çok insanın ulaşamayacağı ve giremeyeceği yerlere belirli bir anlatım tekniğiyle ben girdim. Bu kitap Türk toplumuna iyi bir hizmettir. İnsanlara hissedebileceği ve anlayacağı dilden ikram yapmak lazım. Sonuçta ben de bazı şeyleri nasıl yapacağımı hissediyorum." diyor. Ender Saraç, yoga, meditasyon gibi Batı toplumlarında çok popüler olan tüm enerji tekniklerini denemiş hastalarının, "En büyük teknik nedir?" sorusuna, "Kalben tam teslim olarak yaşamak." cevabını veriyor.
 
***
 
Ayete'l-Kürsî'nin koruyucu etkisi bilimsel olarak ispatlanacak
 
Ender Saraç, artık dünyada her şeyin bilimsel ve teknik şeylerle açıklandığını ve bunun aslında en ileri teknolojinin kaynağı olan El Alîm esmasının tecellisi olduğunu belirtiyor. Saraç, "Ayete'l-Kürsî, Felak ve Nas sûreleri okunduğunda insanın aurasının kalınlaştığı yani insanın korunduğu, çok kısa süre içinde birtakım ince aletlerle tespit edilecek. Nazar diye bir enerji olduğu ve nazara karşı bazı sûrelerle korunmanın insanın aurasını genişlettiği bilimsel olarak açıklanacak." diyor.
 
Ender Saraç'a göre;
 
* İnsanoğluna indirilmiş en son ve bir üst modeli gelmeyecek tek yazılım programı Kur'an-ı Kerim. Kur'an'da insana şifa verecek pek çok bilgi var.
 
* Zikir, meditasyon ve diğer enerji teknikleri gibi pozitif enerji verebilecek etkili bir yöntem.
 
* Zikir doğru olarak yapıldığında insanın içinde eksik olan enerjileri tamamlar, keskin olup zarar veren enerjileri de törpüler ve kişiyi rahatlatır.
 
* Esmaü'l-Hüsna ile yapılan zikir, beynin bazı merkezlerinde birtakım enerjileri daha çok aktive ediyor.
 
* Zikirden elde edilecek maddi ve manevi güç, diğer insanların acılarını hafifletmek, topluma daha yararlı olmak için kullanılmalı.
 
* Toplumda herkes enerji emen bireyler olarak yaşıyor. Ortadaki kaptan herkes emmek istiyor. Kimsenin kaba verecek malzemesi yok.
 
* Kur'an'da söylendiği gibi insanların kalpleri mühürlü. Yani kalp şakraları kapalı. Bu nedenle 40 gün El Basid esması zikredilebilir. Bu zikir kalbi açar, rahatlatır, genişletir.
 
* "O kadın benle evlensin, bu adam beni boşasın, çok zengin olayım, şu işi ben kapayım" gibi egomuzu savunmak ve ön plana çıkarmak için korkunç bir şekilde ben merkezli enerji harcanıyor. Ego merkezli yaşamayı bırakıp, tam teslimiyet haline geçildiğinde beyin enerji tasarrufu yapıyor ve o zaman bütün istekler oluyor.
 
* Bizim inanç sistemimizin kökü sevgi. Toplumda gerilim yaratan değil, toplumda daha olumlu enerjiler veren insanların oranı arttıkça Batı'ya bile meditasyon ve
 reikilerden çok daha güzel şeyler sunacağız.
 
 
10.03.2007 Zaman Gazetesi CumaERTESi Eki


Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!

3 Ekim 2008 Cuma

Nestle Süt Tozunda Zehirli Madde

02-10-2008 10:40:33
Tayvan, merkezi İsviçre`de bulunan ve Çin`de üretilen Nestle marka süt tozunda, az miktarda zehirli madde bulunduğunun tespit edildiğini açıkladı.

Tayvan Sağlık Bakanı Yeh Chin-chuan, süt tozlarının, Çin`in kuzeydoğusunda bulunan Heilongjiang eyaletinde üretildiğini, geçici önlem olarak süt tozlarının raflardan kaldırılacağını belirtti.

Tayvanlı bakan, az miktarda zehirli madde bulunan süt ürünlerine izin verip vermeme konusunda karar almak için ABD, Japonya, Avrupa ve Dünya Sağlık Örgütünden gıda güvenliği uzmanlarına danışacaklarını ifade etti. 

Çin`de, zehirli madde bulunan sütler, 4 bebeğin ölümüne, 50 binden fazla çocuğun hastalanmasına neden olmuştu