25 Ocak 2009 Pazar

Danone'nin Hain Planı

İlginize;
Danone markasını Türkiye'de bilmeyen yok. Sabancı holding ortaklığı
ile ve sağladığı güven ile Danone Türkiye'ye girmiş oldu. Bu gün
sabancı ile ortaklıklarının bitmiş olmasına rağmen çoğu insan
sabancı holding ile ortak olduğunu zannederek bu ürünleri almakta. Peki,
Fransızlara ait olan Danone Türkiye'de neden bu kadar çok
çocuklar üzerine ürün çıkartmakta ve ucuza satmakta hiç düşündünüz mü?
Aklınıza bir marka düşmanı hatta yabancı düşmanı Profesör
yazmış bu mesajı şeklinde bir fikir gelebilir. Söz konusu olayın
geleceğimiz üzerinde oynanan çirkin bir oyun olduğunu
laboratuar sonuçlarını aldığım zaman ortaya çıktı. Sizde eğer
bilimle özellikle fen bilimleri ile ilgileniyorsanız söz konusu
üründen alın ve bir fen laboratuarında içerik testi yaptırın
(ücreti en fazla 40$) sonra bu sonucu bir nörologla paylaşın bakın neler
olacak. Gelişim ve düşünme üzerinde etkili hormanal
dengelerin, özellikle muhakeme kabiliyetinin nasıl engellendiğini
bir nörolog anlatsın size o zaman benim gibi tatmin olursunuz.
Danonenin Türkiye için üretilen ürünlerinin içerisine çocukların
zihinsel ve bedensel gelişimini etkileyecek madde olduğu ne yazık ki bir
gerçek ve şu an Daninolar sadece 2 ve 12 yaş arası çocuklara yedirilmekte.
Yani tam gelişim zamanında. Gelecek nesillerimizin
zeki olmasını engellemek için şimdiden yoğun çaba içerisinde
oldukları anlaşılıyor ve tüm pazarlama şirketleri şuan Danone ile
anlaşmalı. Kapı kapı dolaşıp piyasa fiyatının altında ürünlerini
satmaktadırlar. Ayrıca şirketlere ve dağıtım elemanlarına çok iyi ücret
ödenerek daha fazla surum yapılmakta, daha fazla insana ulaşmaktadırlar.
Lütfen Danone ürünlerini kullanmayalım ve bu konuda bizler duyarlı
olabiliriz. Ama bu yetmiyor. Marka düşkünü bir gençlik olduğu sürece bu
firmaların Türkiye'de ekmeklerine yağ sürülecektir. Lütfen uyanalım ve
uyaralım.

Prof. Dr. Turan Karadeniz
Karadeniz Teknik Üniversitesi
Ordu Ziraat Fakültesi
Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı ORDU
Tel: +90 452 230 05 56
Faks: +90 452 225 12 61
Bu yazıyı mümkün mertebe gönderebildiğiniz ölçüde birilerine
gönderin.savaş meydanlarında kazandığımız özgürlüğümüzü ve onurumuzu
masabaşı oyunlarla kaybetmek istemiyorsak lütfen biraz daha duyarlı
davranalım. Kendimizi yakacaksak bari evlatlarımızı yakmayalım.Bunu
bir vatan borcu olarak addediyorum.Her birey üzerine düşen görevi bi
hakkın ifa ederse bilin ki hiçbir kötü emel amacına ulaşamayacaktır.Bu
işi herkes başkalarından beklerse bilin ki onların ekmeklerine yağ
daha da öte bal sürmüş oluruz.Ben memleketimi seven bir insanım
diyorsanız lütfen gereğini yerine getiriniz.

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Web Sitelerimiz : http://www.gencmusalli.com
http://www.yekkalem.com
http://www.alternatifiz.biz
Bloglarımız : Hasan Ahmet Evliyaoğlu
http://tarihebakis.blogspot.com http://musallihaber.blogspot.com
http://gencmusalli.blogspot.com http://islamiegitim.blogspot.com
http://dusunceufuklarinda.blogcu.com
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız:"Tarihe Bakış"
Not:Yazı ve Yorumlardan Gönderen Kişi Sorumludur!
Tarihe sahip çıkmayanların, istikballeri olmaz!
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

24 Ocak 2009 Cumartesi

Samimi bir teklif: "Lütfen sigarayı bırakırmısınız? Ya da bırak artık şu zıkkımı..."



Sigarayı bırakmak için 10 yolu mutlaka deneyin.
 

Kaliforniya Üniversitesi'nden bilim adamlarına göre, tiryakiler, sigarayı tamamen bırakmadan önce 12 ila 14 kez bırakmaya teşebbüs ediyorlar.

Bu araştırmayı yürüten Profesör Shu-Hong Zhu şunları söylüyor: 'Sigarayı bırakma ürünleri, sigarayı bırakmaya teşebbüs sayısını aza indiriyor. Fakat tiryakiler bu ürünlerle ya da onlarsız, sigarayı bırakmak için çok sayıda deneme yapmalılar.'

Öyleyse kötü alışkanlıklarından kurtulmak isteyen herkes için en iyi tavsiye, o alışkanlığı bırakmayı denemekten asla vazgeçmemek.

1–2 gün bile olsa sigarayı bıraktığınızda, sigaraya karşı olan yatkınlığınızı ve onu nasıl bırakabileceğinizi her defasında biraz daha fazla öğreneceksiniz.

Size yardım olabilecek diğer tavsiyeler şunlar:

1-Liste yapın: Sigarayı bırakmak istemenizin bütün nedenlerini not edin. Sağlığınızı düzeltmek, para biriktirmek, çocuklarınıza daha iyi örnek olabilmek… Ne kadar küçük olduğuna aldırmadan her nedeni tek tek yazın. Yaptığınız bu listeyi elinizin altında, her an görebileceğiniz bir yere koyun. Zamanınız olduğunda ya da sigara içmek için güçlü bir arzu hissettiğinizde bu arzuyu öldürmek için kendinize listenizdeki nedenleri hatırlatın.

2-Gün belirleyin: İçtiğiniz sigara sayısını azaltarak sigarayı bırakmayı denemeyin. Araştırmalar gösteriyor ki, sigarayı azaltarak bırakmaya çalıştığınızda sigaranızdan daha çok nefes çekmeyi deneyecek ve onu sonuna kadar bitirmeye çalışacaksınız.

3-Çöpe atın: Bir defa sigara içmeyi kestiğinizde, sigara paketiniz, kibritler, çakmaklar, kül tablaları gibi size sigarayı hatırlatacak her şeyden kurtulun. Eğer kısa bir süre sonra canınızın tekrar sigara içmek isteyeceğini düşünüyorsanız çöpe attığınız sigara paketinizi çöpten çıkararak içerisindeki bütün sigaraları kırın ve onları ıslatın.

4-Arkadaşlarınıza haber verin: Sigarayı bırakmaya çalıştığınız bu evrede muhtemelen huysuz ve sinirli bir kişiliğe bürüneceksiniz. Bu nedenle çevrenize, sigarayı bırakmak üzere olduğunuz söyleyin ve 1–2 hafta sabretmelerini onlardan rica edin.

5-Tetikleme noktaları: Kahve ya da ..... içmek sigarayı hatırlattığı için bir süre bunlardan uzak durun. Kahve yerine çay için ya da ... gitmek yerine spor salonuna ya da sinemaya gidin. Birbirine bağlı bu nikotin ilişkisini kırmak sigaraya karşı olan aşırı isteğinizi kıracaktır.

6-Derin nefes: Canınız sigara içmek istediğinizde bir sigara yakmak yerine 6 defa derin derin nefes alın. Bu sizi rahatlatacak ve nikotin alamayacağınızı bildiğiniz için salgılanacak stres hormonlarınızla savaşmanızda size yardımcı olacaktır.

7-Meyve takviyesi: Yüksek bir olasılıkla acılı ya da çok tatlı şeyler yediğinizde canınız sigara içmeyi daha fazla çeker. Bu tür yiyeceklerden sonra sigara içmek yerine meyve yemeği tercih edin. Çünkü meyvelerin taze aromaları üzerinizde aynı ekiyi yaratmayacaktır.

8-Birikiminiz: Eğer sigarayı bırakırsanız ne kadar para biriktirebileceğinizi hesaplayın. Ve sigarasız geçirdiğiniz her günün sonunda bir kavanozun içine ya da içini görebileceğiniz bir kabın içine o günkü sigara paranızı koyun. Sigarayı bırakmakla ne kadar çok tasarruf edeceğinizi gördüğünüzde şaşıracaksınız.

9-Kendinizi ödüllendirin: Sigara bırakma sürecinizin dönüm noktalarında (3. gün, 1. hafta, 1. ay gibi) biriktirmiş olduğunuz sigara parasını kullanarak kendinize güzel şeyler almayı deneyin.

10-Suçluluk duygusu: Eğer yanılıp ya da kendinize yenik düşüp de bir sigara yakarsanız kendinizi bu konuda harap etmeyin. Hatanıza odaklanmak yerine, kendinize ne kadar zamandır büyük bir başarıyla sigarasızlığa dayandığını ve bunu tekrar başarabileceğinizi hatırlatın.

-~----~------~----~------~--~---İnternetten alıntıdır-~----------~----~---



Windows Live™ Photos ile fotoğraflarınızı kolayca paylaşımı. Sürükle bırak

18 Ocak 2009 Pazar

Sol tarafınıza yatmayın

Sol yanda yatıldığında kalp fonksiyonları bozulur. Sırtüstü uyumak da tehlikeli...

Uzmanlar en sağlıklı uyku pozisyonunun ''Sağ yana yatış'' olduğunu belirtiyorlar.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi bünyesindeki Uyku Laboratuvarı'nın Direktörü Uzman Dr. Kezban Aslan, en sağlıklı uyku pozisyonunun 'sağ yana yatış' olduğunu söyledi.

En tehlikeli yatış pozisyonunun dili geriye kaçırarak nefes borusunu tıkama riski bulunan sırt üstü yatış pozisyonu olduğunu söyleyen Dr. Aslan, sırt üstü yatmanın çok tehlikeli olduğunu belirterek şunları söyledi:

'Sağlıklı bir uyku için iyi havalandırılmış mekan, düzgün bir yatak ve normal yükseklikte bir yastık yetmiyor. Çünkü bütün bunların yanında uyurken, sağ yana yatmak gerekir. En sağlıklı uyku pozisyonu 'sağ yana yatış' pozisyonudur. Sol yanda yatıldığı zaman kalp altta kaldığı için fonksiyonlar bozulur. Sağ tarafta yattığınızda bu meydana gelmez, organların etkilenmesi söz konusu değil. Özellikle kalp hastaları sağ yana yatmalı.'

Her insanın uyuma süresinin farklı olduğunu, bunun 6 ila 10 saat arasında değişebileceğini söyleyen Dr. Aslan, 'Sırt üstü yattığımız zaman yerçekimine bağlı olarak diliniz ve küçük diliniz geriye kaçar ve nefes borunuzu tıkayabilir. Önce horlama olur, daha sonra nefes durmaları meydana gelerek uyku bozuklukları oluşur. Mümkün olduğunca sağ yana yatılmalı. Çok yüksek olmayan düz bir yastık yeterlidir' diye konuştu.

Yemekten hemen sonra çay içmeyin

Diyetisyen İpek Ağaca, "Çay tüketiminde dikkat edilmesi gereken noktalar" hakkında bilgi verdi. Türkiye'nin hangi şehrine giderseniz gidin, hangi restoran veya lokantaya girerseniz girin yemekten sonra garson size çay ikram etmek isteyecektir. Ya da; garsonun ikram etmesine zaman bırakmadan siz çayınızı zaten isteyeceksinizdir…

Misafirliklerde de aynı şey geçerlidir, evlerimizde de. Öğle yemeği veya akşam yemeği fark etmez, yemekten kalkar kalkmaz çaylar demlenmeye başlanır.
Türkiye'de bu beslenme davranışı pek çok kişide alışkanlık haline gelmiştir. Kimi yorgunluğunu atmak için; kimi içini ısıtmak için; kimi de yemekten sonra içeceği sigarasının tadını daha çok çıkartmak için yemekten sonra çayını yudumlamak ister.

Bu alışkanlığımız, sağlıklı beslenme açısından bakıldığında çok da doğru bir davranış değildir. Çünkü yemekten hemen sonra içilen çay, demir içeren besin tüketildiyse, yemekle birlikte alınan Demir (Fe) mineralinin vücut tarafından kullanımını sınırlar.

'Bu ne demektir?' Örneğin; yemekte kırmızı et yemiş olun (Kırmızı ette yüksek oranda Demir bulunmaktadır). Yemeğin hemen ardından çay içtiğinizde vücudunuz, köfteden gelen Demir'den tam olarak faydalanamayacaktır; çünkü çayda bulunan 'tanen', demir'le bağlanarak demir emilimini azaltıcı etki gösterir. Kahve için de aynı şey geçerlidir.

ÇAYI YEMEKTEN EN AZ 1 SAAT SONRA İÇİN

Yemekten en az 1 saat sonra tüketilen çay ve kahvenin demir emilimini etkilemediği bilinmektedir. Peki demir yeteri kadar alınamaz veya vücut tarafından kullanılamazsa ne olur? Demir eksikliğinde anemi dediğimiz kansızlık oluşabilmektedir. Anemi, ülkemizde çok sık görülen bir sağlık sorunudur. Ekonomik durum, beslenme alışkanlıkları ve daha pek çok etken kansızlığın meydana gelmesinde rol almaktadır.
Tabi bu etkenlerden biri de çaya olan düşkünlüğümüz diye düşünüyorum.
Demir eksikliğine dayalı kansızlıkta, renk solukluğu, halsizlik, yürüyüş ve hareketlerde isteksizlik, efora tahammülsüzlük görülmektedir.

14 Ocak 2009 Çarşamba

Az yediğimiz en faydalı 11 gıda

Pancar, lahana, pazı, tarçın, nar suyu, kuru erik, kabak çekirdeği,
zerdeçal....New York Times, internet sitesinde Yemekten kaçındığımız
ancak sağlığa en faydalı 11 gıdayı açıkladı.


İŞTE O BESİNLER...

Pancar: Folik asit bakımından zengindir. Kırmızı rengini veren
pigmentler kansere karşı savaşır.

Lahana: Kanserle savaşan enzimleri harekete geçiren "sulforaphane"
isimli kimyasalı içerir.

Pazı: Yapraklarında, gözleri yaşlanmanın etkilerinden koruyan
karotenoid maddesi bulunur.

Tarçın: Kan şekeri ve kolesterolü kontrol etmeye yardımcı olur

Nar suyu: Antioksidan bakımından zengindir. Tansiyonu düşürür

Kuru erik: İçeriğinde yüksek miktarda Antioksidan içerir.

Kabak Çekirdeği: Yüksek mineral oranı erken ölüm riskini azaltır.

Sardalya: Demir, magnezyum, bakır, çinko, fosfor, potasyum, manganez
içerir

Zerdeçal: Vücutta iltihaplanmayı önler ve kansere karşı koruma sağlar

Yaban Mersini: Hafızayı kuvvetlendirir.

Kabak: Kalori değeri düşük, lifler bağışıklık sistemini güçlendiren A
vitamini bakımından zengindir. Uzun süre tok tutar.

3 Ocak 2009 Cumartesi

Mutluluk İçin...

Anne karnına sığarken dünya ya neden sığmadığını ve en sonunda bir  metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.
Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli.

Henüz bebekken 'Dünya benim!' dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların 'her şeyi bırakıp gidiyorum işte!' dercesine apaçık kaldığını fark etmeli.
Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.
Baskın yeteneğini fark etmeli sonra.
Azraillin her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan.
Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli. Yaratılmışların en güzeli olduğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı.
Gülün hemen dibindeki dikeni dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.
Evinde kedi, köpek beslediği halde çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.
Eşine 'seni çok seviyorum!' demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.
Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka sokaktaki komşusunun o beğe nilme yen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli.
Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.
Ömür dediğin üç gündür, dün geldi geçti yarın meçhuldür.
O halde ömür dediğin bir gündür, o da bu gündür !...
 
CAN YÜCEL