17 Ekim 2007 Çarşamba

Prostat çaresiz bir hastalık değil

Prostat tedavisinde denenmiş birçok yöntemden sonra keten tohumunun daha etkili olduğu konusun da görüşbirliğine varıldı.


ABD’nin Chicago kentinde düzenlenen 43. ASCO Kongresi’nde (American Society of Clinical Oncology), kanser tedavileri konusunda ilginç bilimsel araştırma sonuçları açıklandı. Kongreye katılan International Hospital Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Faruk Aykan, “Bilimsel bir araştırma sonucunda, keten tohumunun prostat kanseri tümörünün büyümesini yüzde 30-40 oranında yavaşlattığı, ginseng kökünü kullanan kanserli hastaların ise kendilerini daha iyi hissettikleri; bu kökün yorgunluğa karşı iyi geldiği saptandı. Halkın sık kullandığı “köpek balığı kıkırdağı ekstresinin” kanser tedavisinde yararının olmadığı belirlendi” diye konuştu.
Köpek balığı kıkırdağı ekstresi son yıllarda bir alternatif tedavi olarak halk arasında yaygın olarak kullanılıyor. Köpek balıklarında kanser görülmediği varsayımıyla ortaya çıkan bu tedavi, daha sonraları bu gözlemin yanlış olması nedeniyle eleştirilmeye başlanmıştı. ASCO 2007’de sunulan bir bildiri bu ektrenin işe yaramadığını ortaya koydu. ABD’de Ulusal Kanser Enstitüsü (NCI) desteği ile yapılan, 384 akciğer kanseri hastasını kapsayan büyük bir çalışmada, bu ekstrenin bir yararının olmadığı gösterildi.
Köpek balığı kıkırdağı ekstresini kullananlarda o Buna karşılık iki ayrı küçük çalışmada prostat kanserinde keten tohumunun tümör büyümesini yüzde 30-40 oranında yavaşlattığı, ginseng kökünü kullanan kanserli hastaların ise kendilerini genel olarak daha iyi hissettikleri bildirildi.
Karaciğer Kanserinde Hedefe Yönelik Tedavi
Ameliyat yapılamayan ileri evre karaciğer kanserinde yeni bir biyolojik, hedefe yönelik ilacın (Sorafenib) sağ kalımı yüzde 44 oranında artırdığı saptandı. Ağızdan tablet şeklinde alınan bu ilaç, geçtiğimiz yıllarda böbrek kanserlerinde etkili bulunmuş ve kullanılmaya başlanmıştı.
Karaciğer kanseri, dünyada en sık görülen kanserler arasında beşinci sırada yer alıyor. Erken evrede yakalandığında, tedavide karaciğer nakli ya da ameliyat gerekiyor. Ancak bu grup vakalar tüm hastaların sadece yüzde 30’unu oluşturuyor. Geride kalan büyük bir hasta grubunda, tümörün büyüklüğü, damarlara yakın olması, sağlam karaciğer dokusunun azlığı ya da sirozun eşlik etmesi gibi nedenlerle ameliyat yapılamıyor.
Prof. Dr. Faruk Aykan, bugüne kadar ameliyat şansı olmayan karaciğer kanseri vakalarında etkili bir ilacın olmadığını söyledi. Ancak “Sorafenib” etken maddeli ilacın bir dönüm noktası olduğunun kabul edildiğini belirten Prof. Aykan, “Gelecekte bu ilacın ameliyat sonrası koruyucu olarak kullanılması ya da ameliyat öncesi tümörü küçülterek operasyon olanağı sağlaması konularında araştırmalar planlanıyor” dedi.
Diyet ve Egzersiz, Tedavi Sonrası Nüksü Azaltıyor
Kongrede sunulan iki önemli çalışmada, kolon ve meme kanserinde diyetin önemini bir kez daha vurguladı. Ameliyat olmuş üçüncü evre kolon kanserli hastalar, kırmızı et, yağ, rafine gıdalar ve tatlılar yemeye devam ederlerse, daha temkinli beslenenlere göre (bol sebze, meyve, tavuk ve balık gibi) hastalıkları yaklaşık olarak 4 kat fazla nüksediyor! Böylece diyetin sadece kanser oluşumunu değil tedaviden sonra nüksleri de tetiklediği ilk kez kanıtlanmış oldu.
Kanser Kök Hücreden mi Çıkıyor?
Kanserin son yıllarda kök hücreden oluştuğu ciddi bir biçimde araştırılıyor. Temel bilim çalışmaları, kanser dokusunda, kanserleşmiş kök hücrelerini ayırarak, bunların tümörün hızlı çoğalmasında ve uzak organlara yayılmasında esas rol oynadığını ileri sürüyorlar. Bu hücreler kemoterapi ve radyoterapiye de direnç gösterip yaşayabiliyorlar. Bu görüşe göre, tedavilerin de esas olarak bunları yok etmeye yönelik olması gerektiği konusunda birleşiyorlar. Araştırmalar bu yönde hızla devam ediyor. www.ailem.com

Hiç yorum yok: